14 Ağustos 2008 Perşembe

Galatasaray: 2 - Steaua Bucharest: 2

Verilen tüm emeklerinin, yüreklerde yer eden tüm beklentilerin, harcanan yığınla paranın karşılığı bu olmamalıydı. Rahmetliyi nasıl bilirdiniz? Bir şey söylemek mümkün değil ama Galatasaray'ı hiç iyi görmedik bu gece.
Biz mi futboldan anlamıyoruz yoksa Skibbe gerçekten yetersiz bir teknik adam mı? İkinci şık daha yakın gibi geliyor bana. Hakan Şükür'ün yerinin aylar önce boşalmasına rağmen forvet transferinin sona bırakılması elbette ki Skibbe'nin suçu değil, ancak göz var nizam var. Oynadığımız maç Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı... Sen kendi evindeki maçta avantajlı bir skor almak için oynayacaksın ama bunu sahaya sürdüğün tek forvet ve 5 stoperle yapmaya çalışacaksın. Eh, garip gerçekten. Orta sahayı da rakibin dilediğince kullansın artık.
Hazırlık maçlarında alınan sonuçlar ve sezon öncesi kamp çalışmalarındaki vurdumduymaz tavırlar perşembenin geleceğini çarşambadan belli etmişti aslında. Yine de bir heyecan yok değildi içimizde. Şampiyonlar Ligi'nin adını dahi duymak heyecan kat sayımızı artırmamış mıydı bizim? Zaten 2 sezondur muaftık salı ve çarşamba gecelerinin yaşattığı heyecandan, bu sene de mi aynı senaryo üzerinden çekilecekti film. Sahaya sürülen Aykut, Emre Aşık, Servet, Emre Güngör, Hakan Balta, Meira, Mehmet Topal, Lincoln, Hasan, Arda ve Nonda'dan oluşan kadro bu görünen köy için kılavuza gerek bırakmadı.
Maç başladığında artık alıştığımız bir manzara vardı. Galatasaray kendi sahasında bile maça baskılı başlayamıyor artık. Ali Sami Yen eski büyüsünü yitireli çok olmuş zaten. Sezonun ilk resmi maçı belki de sezonun en önemli maçı olacak, ancak buna rağmen tribünlerde büyük boşluklar var. Yapılan tezahüratların takımı ateşleyecek hiçbir yanı yok. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Rumen taraftarların stadyumdaki şovu tuz ve biber olarak geri dönüyor bize. Bir de Aykut var tabii... Savundum ben bu adamı... Hem de çok... Gündemdeki kaleci transferi öncesinde "Buffon veya Cech gelmeyecekse neden kaleci transferi yapılacak ki" gibi bir demeç vermiş, bu açıklamanın ardından Aykut için ciddi derece üzülmüştüm. Allah'ın da sopası yok. Bunu da gördük bu gece. Koskoca yarı sahada belki de 30-35 santimetrelik yer kaplayan adamın kafasına topu nişanlayınca, sonraki hareket olarak aynı topu santra noktasına göndermek zorunda kaldı. Yapılan kademe hatası yüzünden kalemizde ikinci golü gördüğümüzde ise henüz ilk 10 dakikayı doldurmamıştık.
Sonrasında sazı eline alan Arda ve Nonda'dan başkası değildi. İkilinin çabaları maçın en azından kaybedilmemesini sağladı. Bir de Lincoln var tabii ama artık diyecek bir şey bile bulamıyorum bu adama. Saçlarım ağardı artık. Aldığı paraya baksın önce, sonra bir de oynadığı takıma neler vermiş, onun muhasebesini yapsın. Doğruları yanlışlarını götürüyor mu? Taraftarın büyük çoğunluğuna bakarsak, Lincoln efendi hâlâ paşa...
Velhasılı kelam büyük fırsat teptik. Tur şansımız %40 diyordum, bu maç sonrası daha da düştü gözümde. Romanya zor deplasman, Steaua güçlü takım. İlk maçtaki gibi bir oyunla çıkarsak o sahaya madara bile oluruz. Bir zamanlar gediklisiydik Şampiyonlar Ligi'nin, artık uzaktan bakıyoruz. Salı ve çarşamba geceleri yine yeni yeniden zehir olacak gibi görünüyor. UEFA Kupası'nın adını duymak bile canımı sıkmaya başladı. Yazık vallahi!

Hiç yorum yok: