31 Mart 2008 Pazartesi

Galatasaray: 0 - Gaziantepspor: 0

Turkcell Süper Lig'de 28.haftanın son maçında Galatasaray'ımız Ali Sami Yen Stadyumu'ndaki "sessiz gece"de Gaziantepspor ile golsüz berabere kalarak şampiyonluk şansını zora soktu. Maç hakkında uzun uzadıya kelimeler dökmeyeceğim. Farklı bir bakış açım var bu kez. Bir zamanlar taraftarın mabedi olan, rakiplere cehennem bize cennet olan, girişi olan ancak çıkışı olmayan Ali Sami Yen Stadyumu'ndan ve biraz da son dönem Galatasaray taraftarı psikolojisinden bahsedeceğim.
Sözünü ettiğim gibi. Bir zamanlar Ali Sami Yen Stadyumu Misak-ı Milli sınırları içindeki ve dışındaki tüm rakiplerin korkulu rüyasıydı. Bir cehennemdi. Cehennem muhafızları ile birleştiğinde yıkılmaz bir kaleydi. Giren çıkamazdı. Öyle ki AC Milan'ın efsane kaptanı Paolo Maldini çimlerine teslim olduğu bir maçın ardından kimsenin kendisini orada 25000 kişi olduğuna inandıramayacağını; ünlü İtalyan kaleci Abbiati adeta bir cadı kazanının içinde yaşam mücadelesi verdiğini, şu an Fenerbahçe'de top koşturan Mateja Kezman oraya giderken PSV Eindhoven'ın zaten hiçbir şansının olmadığını bildiğini ve Deportivo'lu Tristan böylesine etkili bir taraftarın arkalarında olması halinde dünyada dize getiremeyecekleri takım olmadığını söylüyordu. Her şey gereğinden fazla toz pembeydi ve biz bunun farkında dahi değildik belki de. Gururumuzun haddi hesabı yoktu. Taraftar mabediyle buluştuğunda bambaşka bir atmosfere bürünüyordu her maç. Bu sayede Galatasaray kendi evinde üst üste en fazla maç kazanan takım olma ünvanını Boca Juniors ile paylaşmakta.
Ancak yıllar çok şey götürdü Ali Sami Yen'den ve Galatasaray taraftarından. Galatasaray dün oynadığı Gaziantepspor karşılaşması ile bu sezon kendi evindeki 9'uncu puanını kaybetti. Bir zamanlar önemi yoktu karşılaşmaların seyircisiz ya da seyircili oynanmasının. Ali Sami Yen'in adı bile etkili oluyordu vesselam. Fakat geride bırakılan yıllarla beraber Ali Sami Yen Stadyumu'nda seyirci sayısı düştü. En kritik maçlarda bile tribünlerde boş yerler göze çarpar oldu ve haliyle Ali Sami Yen eski kimliğinden ziyadesiyle uzaklaştı. Bunun nedeni taraftarın başarıya doymuşluğu muydu yoksa üst üste gelen basiretsiz yönetimler miydi bilinmez. Bilinen tek şey var ki taraftarı taraftar yapanın en umutsuz anda bile itici güç olmasıdır. Bir zamanlar bunun en iyi örneklerini sergileyen Galatasaray taraftarı bunu bir kez daha mümkün kılamaz mıydı? Şimdi gelinen durum ise çok vahim. Artık Galatasaray taraftarının stadyuma gitmemesini de çok takmıyorum. Ancak taraftar öyle bir hâl aldı ki şaşmamak elde değil. Her maçta galibiyet, her derbide zafer, Avrupa'da başarı beklerken tüm bunları sabote eden yine kendisi oldu. Galatasaray taraftarının kulübüne olan katkısı tartışılır ancak kimse kimseye işleri daha fazla yokuşa sürme hakkını tanımıyor. Sen bugün stadyumunu kapattırabilmek için elinden geleni ardına koyma ondan sonra da başarıların en büyüğünü sen iste? Yahu bu takım koca sezonda kendi evindeki 6 maçını seyirciden mahrum oynadı ve işin daha acı tarafı da sezonun daha sona ermiş olmaması. İnsan nasıl bugünlere gelindiğinin muhasebesini yapmak istiyor ama işin içinden çıkamayacağını bildiği için de pek bulaşamıyor. Bir zamanlar "Ali Sami Yenmek" diye bir tabir vardı. Sık kullanırdık bunu. O vakitler gerçekten anlam yüklüydü bu tabir. Bugünlerde ise hiçbir anlamı yok. Tıpkı Galatasaray gibi...

Galatasaray: 83 - TTNet Beykoz: 77

Beko Basketbol Ligi'nde normal sezonun son haftalarına yaklaştıkça ligde zirve kadar alt sıralar da karıştı. Haliyle düşme potasından kendini atmak isteyen takımlar için çıkacakları her maç ayrı bir final havasında geçecek. Lig sonuncusu TTNet Beykoz'un da içinde bulunduğu durum farklı değil. Ligde artık son kozlarını oynayan Beykoz'u dün Ayhan Şahenk'te ağırladık. Hafta içinde deplasmanda karşılaştığı Fenerbahçe Ülker karşısında muhteşem bir geri dönüş yapmasına karşın galibiyeti kaçıran Galatasaray'ımız o sonuçla ligde oynadığı son dört maçında üçüncü mağlubiyetini almıştı. Haliyle Beykoz maçı öncesinde rakibin bulunduğu durumun Aslanlarımız için pek de bir önemi yoktu. Playoff öncesi ilk 8'deki yerini belirlemesi için Galatasaray'ın mutlaka kazanması gerekiyordu. Ancak sarı kırmızılı takım hiç beklemediği kadar dişli bir Beykozspor ile karşılaştı. Maç boyunca büyük bölümünü geride götürdüğümüz maçı son çeyrekteki etkili oyunumuz ile almayı başardık. Galibiyetimizde Dee'nin 26 sayı-6 ribaund-5 asist, Britton Johnsen'in 19 sayı-10 ribaund ve Gaines'in 16 sayı-12 ribaundluk performanslarının payı büyüktü.

29 Mart 2008 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker: 76 - Galatasaray: 72

Beko Basketbol Ligi'nde geçtiğimiz çarşamba akşamı Abdi İpekçi Arena'da Galatasaray ve Fenerbahçe Ülker arasında müthiş bir derbi oynandı. Taraftarların çıkardığı bazı taşkınlıklar ve zaman zaman duyulan küfürlü tezahüratlar dışında her iki taraf da mümkün mertebe dostane bir mücadele ortaya koydu. Ancak öyle bir basketbol vardı ki sahada, sıradan bir sporsevere dahi basketbolun ne kadar heyecanlı ve farklı bir spor dalı olduğunu kanıtladı. Ev sahibi ekip maça deyim yerindeyse fırtına gibi başladı. İlk 5 dakikalık süre geride bırakıldığında Galatasaray'ımız 12-3 gerideydi. Savunmada ve hücumda son derece etkisiz kalan takımımız ikinci çeyreğe 23-10 geride girdi. İkinci çeyrekte de değişen pek bir şey yoktu. Fenerbahçe yakaladığı 13-0'lık seri ile 15.dakikada skoru 36-14'e getirmeyi bildi. Devrenin sonlarına doğru bir nebze olsa toparlanmayı başaran Galatasaray ise Dee Brown'un son saniye basketi ile skoru 42-28'e getirip bir nebze olsun nefes aldı. Herkes maçın Fenerbahçe lehine farklı bir skorla sona ereceğini düşünürken, düşüncelerin ötesinde bir performans ortaya koydu Galatasaray. Karşılaşmada bir ara 22 sayı geriye düşen sarı kırmızılı takım Murat Özyer'in Fatih Solak'ı oyuna almasıyla maçın başından beri sıkıntı çektiği pota altında etkili olmaya başladı. Takım çıktığı hücumlardan Cenk ve Cüneyt ile bulduğu sayılarla dönünce maç bir anda kimsenin ummadığı bir şekle büründü ve Galatasaray son çeyreğe farkı 4'e indirerek, 54-50 geride girdi. Karşılaşmanın son 10 dakikalık bölümünde de Aslanlar oyundaki ağırlığını korudu ve maç başında beri ilk defa olmak üzere 36.dakikada 58-57 öne geçmeyi başardı. Son saniyelere kadar heyecanın had safhada olduğu maçta bitime 15 dakika kala skor tabelasında 66-66'lık eşitlik göze çarpıyordu. Galatasaray maçın kaderini belirleyecek olan son hücumdan eli boş dönünce maç uzadı. Uzatma anlarında ise serbest atış kurbanı olan Galatasaray rakibine 76-72 mağlup oldu. Takım mağlup oldu olmasına ama özellikle ikinci yarıda ortaya konan oyun ve 22 sayı geriden gelerek son hücum hakkında galibiyetin kaçırılması yine de takdire değerdi.
Karşılaşma hakkındaki bir diğer husus da Galatasaray taraftarlarının salona alınmayacak olmasıydı. Kaç yıldır bu kural işliyor. Üç büyüklerin kendi evlerinde yaptıkları maçlarda misafir takım taraftarları salona alınmıyor. Hâl böyle olunca deplasman takımı taraftarları takımlarını maçı yayınlayacak olan televizyon kanalından izlemek zorunda kalıyorlar. Aslında bu iş tarafsız yapılınca pek bir sorun yok. Ancak Beko Basketbol Ligi'nin yayın haklarını elinde bulunduran NTV tarafsızlık politikasını pek önemsemiyor olacak ki maç boyunca maçı anlatan spiker Osman Sakallıoğlu ve maçın yorumcusu İhsan Bayülken öyle şaşırtıcı yorumlarda bulundular ki maçı izleyenler kendilerini Fenerbahçe TV'yi izliyor sanmışlardır. Şayet ben öyle hissettim bir anda. Bir televizyon kanalı, hele hele bu kanal NTV gibi yıllardır Türk izleyicisinin takdirini kazanmış bir kanalsa, özellikle tarafsız olmalıdır. Az çok biz de okuyoruz ve bir yayın kuruluşunun en önemli önceliğinin tarafsızlık olduğunu biliyoruz. Peki eğer bu böyleyse, maç anlatırken Cüneyt için "Allah'tan pas gösterdi, şut gösterse 3 atış olacaktı" ve Dee Brown için "Dee Brown'a şut attırmayın" gibi yorumlar yapmak niye? O hâlde gidin Fenerbahçe TV'de yapın sunuculuğunuzu da yorumculuğunuzu da!

27 Mart 2008 Perşembe

Knorr Turkse Dürüm

Avrupa'nın sözde yeni prensine... Reklamın sonuna dikkat!

26 Mart 2008 Çarşamba

2008/2009 ve Karl Heinz Feldkamp

Galatasaray teknik direktörü Karl Heinz Feldkamp bugün yaptığı basın açıklamasında önümüzdeki sezon Galatasaray futbol takımının teknik direktörü olarak görev yapmayacağını açıkladı. Başkan Adnan Polat ile yaptığı görüşmenin ardından böyle bir karar aldığını açıklayan Kalli yine de gelecek sezon kontrolün bir kısmının kendi elinde olduğunu belirterek, yeni teknik kadroya ve takım kadrosunun oluşumuna kendisinin karar vereceğini söyledi.

25 Mart 2008 Salı

Gaziantepspor Maçı Seyircisiz

Futbol Fenerasyonu'ndan, pardon yanlış tuşa bastım sanırım, Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre önümüzdeki pazar akşamı Ali Sami Yen Stadyumu'nda Gaziantepspor ile yapacağımız maçı seyircisiz oynayacağız. Zaten sezon başında 5 maçını seyircisiz oynayan takımımız böylelikle bu sezon kendi evinde 6.kez seyircisiz bir maça çıkacak. Gerekçe ise son derece komik; Ankara'da oynanan maçta Galatasaray taraftarının kötü tezahüratları... Galatasaray seyircisinin 22000 kişilik stadyumu dolduramadığını ya da bir türlü takımı ateşleyecek bir tezahürat bulamadığını ayrı tutuyorum ama yahu biraz el insaf. Türkiye'de hangi stadyumdan küfürü önleyebildiniz ki bundan sonra önleyeceksiniz? Göreve gelir gelmez Konya fiyaskosu yaşattınız Galatasaray'a. Şimdiki amacınız da Galatasaray'ın iç saha avantajını minimuma indirgemek mi oldu? Dediğim de laf... Milli maç için Belarus'a giderken "Önümüzde bir Beşiktaş maçı var, sonrasında ise Chelsea" gibi bir yorum yapan federasyon başkanından başka ne beklenirdi ki?

Galatasaray: 2 - Denizlispor: 1

Pazar günü Ali Sami Yen Stadyumu'nu dolduran taraftarların aklında ne bir gün önce başkanlığa seçilmiş olan Adnan Polat ne de takımdaki eksiklerin sayısı vardı. Bir önceki haftanın lideri Beşiktaş'ın İstanbul Büyükşehir Belediyespor deplasmanında aldığı yenilgi ve Fenerbahçe ile Sivasspor'un kazanmalarının ardından akılları meşgul eden tek şey son 2 senedir Ali Sami Yen'de mağlup etmeyi başaramadığımız Denizlispor'u mağlup edip edemeyeceğimizdi. Kafaları meşgul eden başka şeylerin olmadığını söylemek de pek doğru olmaz aslında. Takımda eksik çoktu. Bir kere teknik direktör Kalli takımın başında üst üste üçüncü maçına çıkamayacaktı. Haliyle takım yine Gençlerbirliği maçında çok kötü bir idare sergileyen Ahmet Akcan'a emanet kalacaktı. Bunun dışında yedek kulübesine yapılan Carrusca, Bouzid, Barusso ve Nonda gibi transferler vardı. Song ve Lincoln de haftalardır olduğu gibi sakattı. Uzatmayalım... Anlayacağınız takım yine yüzde yüz Türk'ten oluşan bir ilk onbir ile mücadele verecekti. Ziyanı da yoktu hani. Alışmıştık ne de olsa.
Ahmet Akcan'ın sahaya sürdüğü kadro Aykut, Volkan, Servet, Emre, Sabri, Barış, Okan, Arda, Mehmet Topal, Ümit ve Hakan Şükür'den oluşuyordu. Rakip Denizlispor ise zor maçlara rahat motive olan bir ekipti. Kaldı ki 2 senedir Ali Sami Yen'de yenilmiyorlardı. Fazlası da vardır belki, aklımda bu kadarı kalmış. Neyse, sonra maç başladı. Deplasmanda baskılı oynayamamasını bir nebze anlasak da Galatasaray kendi evinde dahi bir maça baskılı başlayamıyordu. İlk 25 dakika sona erdiğinde bir tane bile pozisyon yoktu. 25.dakikada ise Denizlispor'dan Hasan Yiğit ceza sahası içinde oluşan karambolden yararlanarak topu filelere gönderdi ve takımını deplasmanda öne geçirdi. Hâlâ medet umulan bir Okan, ikinci ligden getirilip Galatasaray forması verilen Barış ile desteklenen orta saha ile hücuma çıkmak zor olunca Galatasaray bütün hücum çabalarını savunmadan yapılan doldur boşaltlar eşliğinde heba ediyordu. Sonra nasıl geliştiği belli olmayan bir pozisyonda sol kanatta Ümit topla buluştu ve topu Arda'ya aktardı. Arda'nın ortasında belki de sahanın en kısa boylu adamı Okan Buruk kafa vuruşuyla topu ağlara bırakarak skora eşitliği getirdi. Devre bitene kadar da pek kayda değer bir şey olmadı.
Galatasaray karşılaşmanın ikinci devresine biraz farklı başladı. Hâlâ iyi bir futbol ortaya koymuyordu ama en azından rakibi kendi yarı alanına kapatmayı başarmıştı. Koca bir 45 dakika cılız ataklar eşliğinde Denizlispor yarı alanında geçecekti. Sahada hazır bulunan oyunculardan ses seda çıkmayınca Ahmet Akcan önce Serkan'ı, sonra Ayhan'ı, en sonunda da Nonda'yı oyuna aldı. Dakikalar 88'i gösterdiğinde ise çok garip bir şey oldu. Sol kanattan ortalanan topu ceza sahasının arka noktalarında bir yerde Serkan kafası ile altıpas bölgesine doldurdu. Bu topa yükselen Ümit Karan da çok kötü bir vuruşla topu kale çizgisine doğru havalandırdı. Herkes inişe geçen topun kalecinin elleri ile buluşmasını beklerken topa yükselen kaleci meşin yuvarlağı ellerinin arasından kaçırınca gol çizgisinde bekleyen Servet topa vurdu ve Galatasaray'a 3 puanı getiren golü kaydetti. Bu golle Galatasaray tüm olumsuz şartlara inat yoluna devam etti. Ancak adımlar emin değildi...

24 Mart 2008 Pazartesi

Ezik Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Bir insan nasıl ezik olur? Eğer söz konusu şahsın çekememezlik kat sayısı had safhadaysa ve geçmişinde yaşadıkları geleceğini kendisi açısından olumsuz olarak şekillendiriyorsa çok mümkündür. Söylemesi acı ama Fatih Akyel de bunlardan biri. Küçük yaşta hayallerini süsleyen ve tribünlerinin müdavimi olduğu takım ile yıllar sonra 2000 senesinde UEFA Kupası'nı kucaklammış, aynı yıl Florya'da bir Fenerbahçe maçı sonrasında kendisine hakaret eden bir Fenerbahçeli'ye yumruğu vurarak Galatasaray tribünlerinde sahip olduğu krediyi sağlamlaştırmıştı. Ertesi sene Real Madrid maçlarında öyle bir futbol ortaya koymuştu ki taraftarın gönlündeki yerini çok erken bir yaşta kazanmıştı. Galatasaray'ın yurtdışına futbolcu ihracatı yaptığı yıllardan biri olan 2002'de ise İspanya'nın Mallorca takımına transfer olurken yaptığı açıklamalar ile taraftarın gönlüne de su serpiyordu. Birçok Türk futbolcusu ile aynı kaderi yaşadı sonra. Avrupa'da başarıyı yakalayamayıp geri dönmeye yeltendi. Gücü bu kadarına yetiyordu. Para kazandırmadan bıraktığı kulübüne geri dönmek isterken kendini Fenerbahçe'de buluyordu. Bir zamanlar yapılan şovların hepsi profesyonelliğin bir göstergesi oluveriyordu. Atılan imzanın ardından yapılan sinir bozucu konuşmalar, bir Fenerbahçe maçında Bülent Korkmaz'a yaptıkları, Ali Sami Yen'de yenildikten sonra bile taraftara dönüp el kol hareketi yapmasına kadar yine bile bu kadar büyütülmemişti ihaneti. Sonra gün geldi devran döndü. Fenerbahçe kapı dışarı etti kendisini. Peki o ne yaptı? Florya kapılarında sabahladı. Tek isteği bir zamanlar "yuvam" dediği Galatasaray'ın kapılarından içeri yeniden adım atabilmekti. Dönemim ikinci başkanı Ergun Gürsoy kendisine kefil oldu ve onu "evladı" olarak gördü. Dönemin başkanı Özhan Canaydın ise taraftar ile bir kez daha zıtlaşmamak için "Ben bu kulübün başında olduğum sürece Fatih Akyel kulübün kapısından içeri giremez" diyerek olaya son noktayı koydu. Kendisi şimdi lig sonuncusu Kasımpaşa'da hak ettiği kariyeri yaşamakla meşgul...
Yukarıdaki fotoğraf ise geçtiğimiz cuma günü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda çekildi. Rengini bir türlü belli etmeyi beceremeyen insan karşısına çıktığı kitleye göre maske değiştirmeye devam etti. Kendisini tribünlere çağıran Fenerbahçe seyircisini elleri ile yaptığı "6" işareti ile selamladı. Kime ne anlatmaya çalıştı bilemeyiz ama en azından hangi tarafa daha fazla yakıştığını bir kez daha kanıtlamış oldu. İnsan biraz da kendine bakmalı tabii. Ne de olsa formasını giydiğin takım lig sonuncusu... İnsanlar layıkını gerçekten buluyor! Eninde ya da sonunda...

Yeni Başkan Adnan Polat

Galatasaray'da Seçimli Genel Kurul Toplantısı geride bıraktığımız pazar günü Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu'nda yapıldı. Galatasaray Spor Kulübü'nin 33.başkanı olabilmek için yarışan Adnan Polat ve Nazım Durak ikilisinden zaferi elde eden isim Adnan Polat oldu. Galatasaray'ın yeni başkanı Adnan Polat kulüp tarihinde bir rekor olan 2148 oyla bu göreve layık görülürken, diğer aday olan Nazım Durak 230 oyda kaldı. Oy kullanma işlemine geçilmeden önce Adnan Polat şu sözleri dile getirdi;
"Ben 25 sene önce buradan heyecanla ve hayranlıkla ağabeylerime bakardım. Şu an ise başkan adayı olarak sizlere hitap ediyorum. Bu görev verildiği taktirde, Galatasarayımızın bütün problemleriyle en üst düzeyde mücadele edeceğime ve de bunu da yaparken, Galatasaray’ın 526 yıllık örf, adet ve geleneklerini kendime meşale olarak tutacağımıza söz veriyorum. Galatasaray’ın borçları, mevcut varlıkları ile yan yana koyduğunuzda önem teşkil etmiyor. Sadece nakit sıkıntısı var. Borçlar dışında kulüp bugünkü gelirleriyle giderlerini karşılayacak potansiyele sahiptir"
Adnan Polat yıllardır benim hayalimdeki başkandı. Yıllar sonra istediğim oldu. Ancak haklı çıkıp çıkmayacağımı zaman gösterecek tabii...

Gençlerbirliği: 1 - Galatasaray: 0

Gereğinden fazla geç kalmış bir maç yazısı... Yazmasam olur muydu? Gayet güzel olurdu. Haklı bir mağlubiyetin yaratacağı acı cümleleri kurmaktan kurtulurdum belki. Ancak maksat adet yerini bulsun. Zira çok da uzun tutmayacağım. Teknik direktör Feldkamp'ın inadına süren rahatsızlığı; Ümit, Mehmet Topal, Lincoln, Song ve Hakan Şükür'ün Ankara'da takımı yalnız bırakacak olması ve Sergen'den beter olmuş bir Hasan Şaş ile hâlâ medet umulan Okan Buruk... Galatasaray Türkiye Kupası yarı finalinin ilk ayağında deplasmanda Gençlerbirliği'ne 1-0 mağlup oldu. Rakip maçı kazanmayı, hatta fark atmayı bile fazlasıyla hak etti. Biz ise rövanşa bakacağız her zaman yaptığımız gibi...

21 Mart 2008 Cuma

Başkan Adayları Listelerini Açıkladı

Galatasaray'da bir devir kapanıyor. 6 yıllık Özhan Canaydın yönetimi cumartesi günü resmen sona eriyor. 22 Mart Cumartesi günü yapılacak olan Seçimli Genel Kurul'da kulüp başkanlığı için yarışacak olan Adnan Polat ve Nazım Durak dün aday listelerini açıkladılar. Nazım Durak'ın listesinde yıllardır medyada Galatasaray hakkında atıp tutan ama her fırsatta Galatasaraylı olduklarını belirten isimler de göze çarparken, Adnan Polat'ın listesinde ülkemizin ileri gelen spor adamları ve işadamları yer alıyor.
The Ritz Carlton Otel'de dün genel kurul üyelerine bir kokteyl veren Adnan Polat listesini burada yaptığı konuşmada açıkladı. İşte Adnan Polat'ın aday listesi;
  • Faruk Bil
  • Mehmet Helvacı
  • Işın Çelebi
  • Sinan Kılıç
  • Haldun Üstünel
  • Yiğit Şardan
  • Ali Haşhaş
  • Mümtaz Tahincioğlu
  • Murat Yalçındağ
  • Cemal Özgörkey
  • Ahmet Dedehayır
  • Metin Karakaya
  • Nejat Uygur
  • Tunca Hazinedaroğlu
  • Adil Emecan

The Plaza Hotel'de düzenlediği toplantıda ise Nazım Durak listesini açıkladı;

  • Ayşe Gürsoy
  • Haldun Gediz Şener
  • Cüneyt Cezayirli
  • Vedat Gürer
  • Hikmet Kocaoğlu
  • Deha Orhan
  • İhsan Yalmaç
  • Secaattin Sarıkaya
  • Ayhan Akbin
  • Hasan Basri Uğurlu
  • Okan Böke
  • Mehmet Yiğit
  • Meral Kosif
  • Ender Merter
  • Önder Mercangöz

Gran Canaria: 88 - Galatasaray: 79

Galatasaray'ımız ULEB Kupası'nda 3.turda karşılaştığı İspanyol ekibi Gran Canaria'yı, rövanş maçında 88-79 mağlup olmasına karşın, kupa dışına itmeyi başararak kupada çeyrek finale adını yazdırdı. İstanbul'daki ilk maçta rakibine 25 sayı fark atan Galatasaray'ımız deplasmandaki maçta da son periyoda dek kafa kafaya bir mücadele verdi. Son periyoda önde girmeyi başarak takımımız turun garantilenmesinin verdiği rahatlıkla fazla kasmayarak turu geçmeyi başardı. 10 ile 13 Nisan 2008 tarihleri arasında İtalya'nın Torino kentinde yapılacak olan çeyrek final maçlarında rakibimiz bir başka Türk ekibi Beşiktaş oldu. Final Four'da bir Türk takımının kesin olarak yer almasını sağlayan bu eşleşmeden tur atlayacak takım umarız Galatasaray olur.

18 Mart 2008 Salı

Ankaraspor: 0 - Galatasaray: 1

Süper Lig'de 26.hafta şampiyonluk kovalayan ekiplerden biri olan Sivasspor'un Vestel Manisaspor sınavı ile başladı. Uzun yıllar sonra şampiyonluğun Anadolu'ya geri dönmesi için uğraş veren takım 1 puana razı olarak hedefi yolunda büyük yara aldı. Cumartesi günü ise şampiyonluğun en büyük adayı Galatasaray'ımız ligin ikinci yarısı ile birlikte yükselişe geçen Ankaraspor'a konuk oldu. Rakibin De Nigris ve Mehmet Yılmaz'dan oluşan yırtıcı ve uzun forvetleri Song'suz Galatasaray savunması için maç öncesi en büyük handikaptı. Ancak unutulmaması gereken bir başka husus da Galatasaray'ın bu sezon kalesinde gördüğü 19 gol ile ligin en az gol yiyen takımı olduğuydu. Ayrıca Aslanlar bu sezon deplasmanda en fazla puan toplayan iki takımdan biriydi. Hem deplasmanlarda başarısız olsak ne yazardı! Ankara Galatasaray'a deplasman sayılmazdı. Yıllardır bu böyle olmamış mıydı?
Teknik direktörümüz Feldkamp'ın Ankara'ya alerjisi olmalı. Ligin ilk yarısındaki Gençlerbirliği Oftaş maçında da rahatsızlığı nedeniyle takımdaki yerini alamamıştı. Yine Ankara'da, bu kez Ankaraspor'a karşı vereceğimiz kritik mücadeleye de takım başında teknik direktör olmadan gitti. Takımın başında sahaya çıkan Ahmet Akcan da Aykut, Sabri, Emre, Servet, Hakan, Arda, Mehmet, Lincoln, Barış, Nonda ve Ümit'ten oluşan ilk 11'i mücadeleye sürdü. Maç başladığı andan sona erene dek sahada futbol adına pek bir şey yoktu. Yalnız çok yüksek bir mücadele vardı. Güçlü olan ayakta kalacaktı. Ankaraspor maç öncesinde aldığı gazla maça hızlı başladı. Ancak Aykut'u geçmeyi başaramadı. Dakikalar 23'ü gösterdiğinde maçın o ana kadarki en mutlak pozisyonunu Nonda yakaladı. Savunmanın arkasına sinsice sarktığında gelen uzun topu önce kontrol etti, ardından gol için önündeki tek engel olan kaleciye nişanladı. Kaçan bu pozisyona olan sinirimiz yatışmamıştı ki Lincoln, Nonda ve Ümit üçlüsü 25. dakikada sahneye çıktı. Nonda, Lincoln ile girdiği başarılı duvar pasının akabinde topu Ümit'e çıkardı. Ümit ise "Bana atın gerisine karışmayın"ı oynamaya devam ederek Galatasaray'ı 1-0 öne geçirdi. İlk yarı da bu skorla sona erdi.
Karşılaşmanın ikinci yarısı da ilk yarısından farksızdı. Yine de Lincoln ile boş kaleye kaçan toplarımız vardı. Kazanılan milyon dolara verilecek olan tepki bu pozisyonlar olmamalıydı. 84. dakikada ise yüreğimiz ağzımızdan fırlayacak oldu. Fırlamadan Aykut tuttu. Galatasaray'ımızın ve maçın en iyi adamı Aykut altıpas içinde çıkardığı müthiş top ile zaferi takımına armağan etti. Bir takımın en iyi oyuncusu kalecisi ise varın siz düşünün gerisini.
Neticede Galatasaray'ımız isminin de yardımı ile maçtan galibiyetle ayrılarak 3 puanı hanesine yazdırdı. Pazar günü oynanan maçlarda Fenerbahçe Konyaspor'u, Beşiktaş da Trabzonspor'u mağlup edince ligin zirvesindeki sıralama bu hafta da değişmedi.

15 Mart 2008 Cumartesi

Galatasaray: 76 - Kepez Belediyesi: 72

Beko Basketbol Ligi'nde 24.haftanın açılış karşılaşmasında Ayhan Şahenk'te Antalya Kepez Belediyesi'ni konuk ettik. Ligde son iki haftadır kazanamamanın getirdiği stres ULEB Kupası'nda Gran Canaria karşısında alınan 25 sayılık farkın getirdiği rahatlığın yanında eriyip gitti. Galatasaray'ımız müsabakaya çok hızlı başlayıp ilk 4 dakikalık sürecin ardından 11-2'lik bir üstünlük yakalasa da Kepez Belediyesi'nin çabuk toparlanmasının ardından ilk çeyrek takımımızın 23-18'lik üstünlüğü ile son buldu. İkinci çeyrekte ise Galatasaray rakibine oranla daha rahat top oynadı ve bunu skora da yansıttı. Karşılaşmanın ilk yarısı Aslanlar'ın 37-29'luk üstünlüğü ile geçildi. Müsabakanın ikinci yarısı başladığında Galatasaray'ımız rakip Kepez Belediyesi'nin katı savunması ile karşı karşıya kaldı. Yaptığı etkili savunmayı hücumlardan da boş dönmeyerek taçlandıran konuk ekip 27.dakikada ilk kez öne geçti: 47-46. Çeyreğin son anlarında yaşanan çekişmeden sarı-kırmızılı takım galip ayrıldı ve son çeyreğe 53-51'lik üstünlükle girmeyi başardı. Son çeyrekte ise az hata yapan taraf Galatasaray oldu. Galatasaray'ımız maçı Tufan, Hüseyin ve Cüneyt üçlüsünün etkili oyunuyla 76-72 kazandı. Sezonun ilk yarısındaki maçtan da 86-71'lik galibiyetle ayrılmış olan Galatasaray'ımız olası bir playoff eşleşmesine 1-0 önde başlayacak.

13 Mart 2008 Perşembe

Alkışlar Sizlere!

Galatasaray Bayan Basketbol Takımı FIBA Avrupa Kupası yarı final ilk maçında İstanbul'da 63-55 mağlup ettiği İtalyan ekibi Beretta Famila'ya deplasmanda 84-67 mağlup olarak kupada final oynama şansını kaybetti. Sezon başından bu yana üstün bir performans ortaya koyan oyuncularımızı yürekten kutluyoruz.

Galatasaray: 99 - Gran Canaria: 74

Galatasaray'ımız ULEB Cup'ta 3.tura fırtına gibi başladı, rakibin adı Kanarya olunca dayanamadı, fark attı. İspanya'nın Gran Canaria ekibini turun ilk ayağında Ayhan Şahenk'te konuk ettik ve rakibimizi kupada gecenin en farklı skoru ile, 99-74, geçerek rövanş maçı öncesi çeyrek final için büyük avantaj yakaladık. Takımımızda Chris Owens 27 sayı-7 ribaund-2 asistlik performansı ile maça damgasını vurdu. Galatasaray'ımız 18 Mart'ta yapılacak olan rövanş maçında 24 sayı ile mağlup olsa dahi ismini Torino'da gerçekleştirilecek olan Final Eight'e yazdıracak.
Çeyrek finale kalmamız halinde olası rakiplerimizden Partizan ile Beşiktaş arasındaki maç da 80-80 berabere bitti. Galatasaray'ımızın haricinde kupadaki diğer Türk temsilcisi olan Beşiktaş deplasmanda elde ettiği bu skorla İstanbul'daki rövanş için avantaj elde etti. Her iki takım da çeyrek finale ismini yazdırdığı takdirde bu turda karşı karşıya gelecekler.

11 Mart 2008 Salı

"Engelsiz Aslanlar" Madrid'de

Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımımız, Avrupa Şampiyonlar Ligi ön eleme grup maçlarının son mücadelesinde İngiliz rakibi Oldham Owls'u 75-47 mağlup ederek Madrid'de yapılacak olan Şampiyonlar Ligi müsabakalarına gitmeye hak kazandı. Eleme grubundaki maçlarının hepsini de büyük farklarla kazanan Galatasaray'ımız kupada seribaşı olarak mücadele edecek.

Galatasaray: 2 - Kayserispor: 0

Turkcell Süper Lig'de telafisi olmayan haftalar yaklaştıkça ligin tepesindeki ve tabanındaki gerilim de son hızıyla artmaya devam ediyor. Elbette ki bizi ilgilendiren taraf alt taraf değil. Türkiye Kupası ile birlikte ligi de zirvede tamamlamayı hedefleyen takımımız 2 haftalık mağlubiyet serisine ligin ikinci yarısının en başarılı ekibi Kayserispor'u 2-0'lık net bir skorla geçerek son verdi. Bir takım geçerli sebepler dolayısıyla tribündeki yerimi alamamış olmamın yanı sıra maçı televizyondan dahi izleyemedim. Maç oynanırken her 10 dakikada bir aradığım babam radyo görevi gördü. Maç sona erdiğinde duyduklarım Sabri'nin şaşırtıcı derecede güzel bir gol attığı, Lincoln'ün yine sahada boş boş dolandığı, rakibin iki büyük kozu Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz'un nedeni bilinmeyen form düşüklüğü ve top oynamadan kazanılan bir 3 puana dairdi. Benim durumum ise bu hafta çok farklıydı. Cuma akşamı Beşiktaş'ın maçını kalabalık bir arkadaş ortamında takip edip açılan şom ağzım sayesinde Beşiktaş'ın 90+ galibiyetine devam etmesine vesile oldum. Bu da yetmedi pazar akşamı Fenerbahçe'nin Vestel Manisaspor'u 4-1 mağlup ettiği maçı Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda Fenerbahçelilerin bulunduğu tribünlerden birinde sinir krizleri eşliğinde takip ettim. Hayatımın anlamı Galatasaray'ın maçını ise televizyondan dahi seyredemedim. Lâkin bahanelerim gerçekten geçerli... Bunların hepsi bir sebepten ötürü vuku buldu. Acaba nedir, nedir?

Galatasaray: 66 - Beşiktaş: 83

Kötü gidişe bir türlü "Dur" diyemiyoruz. Basketbol Ligi'nin 23.haftasında konuk ettiğimiz lig lideri Beşiktaş'a tam 17 sayı farkla mağlup olarak zorlu ULEB Cup maçımız öncesinden S.O.S. vermeye devam ettik. Charles Gaines'in 24 sayılık performansı da maçı lehimize çevirmeye yetmedi. Ligin ilk yarısında deplasmanda oynadığımız karşılaşmadan galip ayrıldığımız için olası bir playoff eşleşmesinde seri 1-1'den başlayacak.

6 Mart 2008 Perşembe

Galatasaray: 63 - Beretta Famila: 55

FIBA Avrupa Kupası yarı final ilk maçında Galatasaray Bayan Basketbol Takımı'mız İtalya'nın en güçlü ekibi olarak gösterilen rakibi Beretta Famila'yı bu gece Ayhan Şahenk'te konuk etti ve rakibini 63-55 mağlup ederek final yolunda büyük avantaj elde etti. Biz bu kupayı istiyoruz. "Yenilmez Armada" geri dönüyor emin adımlarla...

Rakip Gençlerbirliği

Geçtiğimiz hafta çeyrek final mücadelesinde Fenerbahçe'yi 2-1 mağlup ederek ismini yarı finale yazdıran takımımız dün çekilen yarı final kuralarının ardından bu turda Ankara temsilcisi Gençlerbirliği'nin rakibi oldu. Yarı finalin ilk ayağı 19 Mart 2008 Çarşamba günü Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda, finalisti tayin edecek rövanş karşılaşması ise 16 Nisan 2008'de Ali Sami Yen Stadyumu'nda oynanacak. Turu geçen taraf Çaykur Rizespor - Kayserispor eşleşmesinden tur atlayacak takım ile finalde kupa mücadelesi verecek.

Beşiktaş: 1 - Galatasaray: 0

Süper Lig'in 24. haftasının derbi mücadelesinde geride bıraktığımız pazar gecesi İnönü Stadyumu'nda Beşiktaş'ın konuğu olduk. Fenerbahçe'nin ısrarla liderliği istemediği haftada biz de kazanmak için hiçbir şey ortaya koyamadık. Takım çarşambadan kalmaydı. Bu futbolcularımızın halinden belliydi. Baştan sona dostane geçen maçta rakibimize tek golle mağlup olduk ve liderliği kaybettik. Beşiktaş bu sonuçla 4 senelik bir aranın ardından ilk kez liderlik koltuğuna kuruldu. Uzun sürmez!

Darüşşafaka: 67 - Galatasaray: 61

Beko Basketbol Ligi'nin 22.hafta mücadelesinde iki evsahibi ekibin karşılaşmasında son sıradaki Darüşşafaka, Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda şampiyonluk mücadelesi veren Galatasaray'ımızı mağlup ederek takımımıza ligdeki 7.mağlubiyetini yaşattı. Galatasaray'ımız bu sonuçla dördüncü sıraya geriledi. Mağlubiyette karşılaşmanın ilk çeyreğinin ilk 8,5 dakikasında tek bir sayı bile üretememiş olmamızın payı büyük. Bu maçın ardından önümüzdeki hafta sonu konuk edeceğimiz lig lideri Beşiktaş'ı mağlup etmek zorundayız.