Turkcell Süper Lig'de 28.haftanın son maçında Galatasaray'ımız Ali Sami Yen Stadyumu'ndaki "sessiz gece"de Gaziantepspor ile golsüz berabere kalarak şampiyonluk şansını zora soktu. Maç hakkında uzun uzadıya kelimeler dökmeyeceğim. Farklı bir bakış açım var bu kez. Bir zamanlar taraftarın mabedi olan, rakiplere cehennem bize cennet olan, girişi olan ancak çıkışı olmayan Ali Sami Yen Stadyumu'ndan ve biraz da son dönem Galatasaray taraftarı psikolojisinden bahsedeceğim.
Sözünü ettiğim gibi. Bir zamanlar Ali Sami Yen Stadyumu Misak-ı Milli sınırları içindeki ve dışındaki tüm rakiplerin korkulu rüyasıydı. Bir cehennemdi. Cehennem muhafızları ile birleştiğinde yıkılmaz bir kaleydi. Giren çıkamazdı. Öyle ki AC Milan'ın efsane kaptanı Paolo Maldini çimlerine teslim olduğu bir maçın ardından kimsenin kendisini orada 25000 kişi olduğuna inandıramayacağını; ünlü İtalyan kaleci Abbiati adeta bir cadı kazanının içinde yaşam mücadelesi verdiğini, şu an Fenerbahçe'de top koşturan Mateja Kezman oraya giderken PSV Eindhoven'ın zaten hiçbir şansının olmadığını bildiğini ve Deportivo'lu Tristan böylesine etkili bir taraftarın arkalarında olması halinde dünyada dize getiremeyecekleri takım olmadığını söylüyordu. Her şey gereğinden fazla toz pembeydi ve biz bunun farkında dahi değildik belki de. Gururumuzun haddi hesabı yoktu. Taraftar mabediyle buluştuğunda bambaşka bir atmosfere bürünüyordu her maç. Bu sayede Galatasaray kendi evinde üst üste en fazla maç kazanan takım olma ünvanını Boca Juniors ile paylaşmakta.
Ancak yıllar çok şey götürdü Ali Sami Yen'den ve Galatasaray taraftarından. Galatasaray dün oynadığı Gaziantepspor karşılaşması ile bu sezon kendi evindeki 9'uncu puanını kaybetti. Bir zamanlar önemi yoktu karşılaşmaların seyircisiz ya da seyircili oynanmasının. Ali Sami Yen'in adı bile etkili oluyordu vesselam. Fakat geride bırakılan yıllarla beraber Ali Sami Yen Stadyumu'nda seyirci sayısı düştü. En kritik maçlarda bile tribünlerde boş yerler göze çarpar oldu ve haliyle Ali Sami Yen eski kimliğinden ziyadesiyle uzaklaştı. Bunun nedeni taraftarın başarıya doymuşluğu muydu yoksa üst üste gelen basiretsiz yönetimler miydi bilinmez. Bilinen tek şey var ki taraftarı taraftar yapanın en umutsuz anda bile itici güç olmasıdır. Bir zamanlar bunun en iyi örneklerini sergileyen Galatasaray taraftarı bunu bir kez daha mümkün kılamaz mıydı? Şimdi gelinen durum ise çok vahim. Artık Galatasaray taraftarının stadyuma gitmemesini de çok takmıyorum. Ancak taraftar öyle bir hâl aldı ki şaşmamak elde değil. Her maçta galibiyet, her derbide zafer, Avrupa'da başarı beklerken tüm bunları sabote eden yine kendisi oldu. Galatasaray taraftarının kulübüne olan katkısı tartışılır ancak kimse kimseye işleri daha fazla yokuşa sürme hakkını tanımıyor. Sen bugün stadyumunu kapattırabilmek için elinden geleni ardına koyma ondan sonra da başarıların en büyüğünü sen iste? Yahu bu takım koca sezonda kendi evindeki 6 maçını seyirciden mahrum oynadı ve işin daha acı tarafı da sezonun daha sona ermiş olmaması. İnsan nasıl bugünlere gelindiğinin muhasebesini yapmak istiyor ama işin içinden çıkamayacağını bildiği için de pek bulaşamıyor. Bir zamanlar "Ali Sami Yenmek" diye bir tabir vardı. Sık kullanırdık bunu. O vakitler gerçekten anlam yüklüydü bu tabir. Bugünlerde ise hiçbir anlamı yok. Tıpkı Galatasaray gibi...
Mikautadze ile oyun düzenini çok daha güçlü kılarsın
-
Dybala'nın ismi geçti, kimini heyecanlandırdı, kimi ise yanlış tercih dedi.
Ben heyecanlanmadım ama yanlış hamle olduğunu da düşünmedim. Geldiğimiz
sevi...
16 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder