31 Ekim 2007 Çarşamba

Şimdi Mabet'i Doldurma Zamanı...

Yarın akşam saat 20:00'da Ali Sami Yen'de hafta sonu deplasmanda yendiğimiz Denizlispor'u Türkiye Kupası grubumuzdaki ilk maçımızı yapmak üzere konuk edeceğiz. Maçın normal bir maç olmaktan çok daha öte bir anlamı da var. Bu maçta elde edilecek tüm gelir Terörle Mücadele Kahramanlarına Destek Kampanyası'na bağışlanacak. Buradan sesleniyorum... Herkese sesleniyorum, sadece Galatasaraylılar'a değil! Çünkü bu maça gitmek için bilete vereceğiniz her para, stadyumda karnınızı doyurmak için harcayacağınız her para kutsal bir dava için kullanılacak. Bırakın yarın ezeli rakip muhabbetini de bir bilet alıp Ali Sami Yen'deki yerinizi alın! Kahve köşelerinde şehit düşen asker haberlerine üzülmek pek bir işe yaramıyor işin aslı... Kendiniz Ali Sami Yen'de bulunma meraklısı olmayabilirsiniz ama en azından bir faydanız olur. İşte bilet fiyatları;

Numaralı (Grup 1): 150,00 YTL
Numaralı (Grup 2): 100,00 YTL
Kapalı Üst: 50,00 YTL
Kapalı Alt: 40,00 YTL
Yeni Açık Üst: 20,00 YTL
Yeni Açık Alt: 20,00 YTL
Eski Açık: 20,00 YTL

NOT: Evet, biletler bir Türkiye Kupası maçı için pahalı olabilir ama unutmayın gideceğiniz sadece bir maç değil!

29 Ekim 2007 Pazartesi

84. Yılda, İlk Günkü Heyecanla...

CASA TED Ankara Kolejliler: 82 - Galatasaray: 73

Beko Basketbol Ligi'nde ilk üç haftayı kayıpsız geçen ve 3.hafta sonunda ligde liderliğe yükselen Galatasarayımız dün 4.hafta maçında deplasmanda karşılaştığı CASA TED Ankara Kolejliler'e 82-73 yenildi ve bu sezonki ilk mağlubiyetini aldı.
Karşılaşmaya her iki takım da karşılıklı bulduğu sayılarla başladı. Ancak pota altında daha verimli olan ev sahibi ekip ilk 4 dakikayı 11-8 önde geçti ve sonraki 2 dakika boyunca yakaladığı 8-0'lık seriyle de takımımız karşısında skoru 19-8'e getirdi. Tufan ve Owens ile yakaladığımız pozisyonlara rakip karşılık verince ilk periyot TED Kolejliler'in 25-16 üstünlüğü ile geçildi.
İkinci periyotta da karşımızda kontrollü oyununu sürdüren bir rakip olunca farkı kapatmakta zorlandık ve 13.dakikaya 10 sayılık farkla, 31-21, geride girdik. Bu dakikadan sonra rakibimizin bulduğu sayılara Brown ile karşılık verdik ve 17.dakikada farkı 5 sayıya kadar düşürdük: 35-30. İlk yarının bitmesi için kalan 3 dakikalık sürede ise Murat ile bulduğumuz 3 sayılık atış ve Owens'ın pota altı basketleri ile skoru 39-37'e getirdik ve devre bu sonuçla sona erdi.
Sarı-kırmızılı ekibimiz ikinci yarıya rakibine oranla daha etkili başladı. Yaptığımız iyi savunmaya başarılı hücumumuz da eklenince 23.dakikada 43-42 öne geçtik. Bu dakikadan sonra yeniden toparlanan TED Kolejliler bir dakika içinde yeniden önce geçti ve skoru 49-45'e getirdi. Ev sahibi ekip 3.periyotu da 66-58 önde geçmeyi bildi.
Son periyota kötü başlayan Galatasarayımız rakibin bulduğu 6-0'lık seriye engel olamadı ve 33.dakika içinde fark 14 sayıya kadar çıktı: 72-58. Bu dakikadan sonra çabuk toparlanan Aslanlarımız Tufan ve Brown ile bulduğu sayılarla 13-0'lık bir seri yakaladı ve skoru 72-71'e getirdi. Bu dakikadan sonra yeniden toparlanan Başkent temsilcisi bulduğu dış sayılarla takımımızın direncini kırmayı başardı ve karşılamadan 82-73 galip ayrıldı. Karşılaşmanın bulduğu 25 sayıyla en skorer oyuncusu olan Brown ise mağlubiyeti önleyemedi.

Denizlispor: 1 - Galatasaray: 2

Turkcell Süper Lig'in 10.haftasında dün Denizlispor deplasmanındaydık. Son iki haftada Kayserispor ve Ankaraspor maçlarında bıraktığımız 4 puan yüzünden geçtiğimiz hafta liderliği Sivasspor'a devretmiştik. Sivasspor bu hafta Konyaspor'a yenilince ve Beşiktaş da kendi evinde İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile golsüz berabere kalınca, hafta oynayacağımız zorlu deplasmanı da düşünürsek, bu maç bizim için çok daha önemli bir hâl alıyordu. Kazandığımız takdirde liderliği geri alacak, önümüzdeki hafta oynanacak olan Fenerbahçe - Beşiktaş derbisini de göz önünde bulundurursak çok önemli bir avantaj da elde edecektik. Velhasıl tepmedik bu fırsatı.
Maç öncesinde ise Denizli Atatürk Stadyumu'nda olmak varmış. Bütün tribünlerde, hatta Protokol Tribünü'ndeki yöneticiler bile, herkesin elinde bir birer Türk bayrağı ve bir gün erken kutlanmaya başlayan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı... Muhteşem bir görüntü vardı Denizli'de.
Gerek geçen haftadan sakatlıkları devam eden Lincoln ve Hakan Şükür olsun, gerek bir aydır takımda yer alamayan Ayhan ve Sabri olsun, gerekse revire bu hafta katılan Tobias olsun Galatasaray'ın sakatlardan yana birçok sıkıntısı vardı bu karşılaşma öncesinde. Bu yüzden teknik direktör Feldkamp'ın özellikle orta sahada pek bir tercih şansı yoktu ve neredeyse bu mevkiiyi bu maçta yeni baştan kurdu. Maç başladığın sahadaki Galatasaray ilk 11'i kalede Orkun; savunmada Hasan Şaş, Servet, Song, Volkan; orta alanda Bouzid, Hakan Balta, Arda, Mehmet Topal; ileri ikilide ise Nonda ve Ümit şeklindeydi. Görüldüğü üzere neredeyse yeni bir orta sahası vardı takımın. Yalnız hepsinden öte, dün akşam Galatasaray'ın en büyük handikapı kendi mevkiisinde bile istikrarsız bir grafik çizen, buna karşılık sağ bekte görev almak zorunda kalan Hasan Şaş'tı.
Maç başladığı zaman Galatasaray taraftarı şüphelerinin boşuna olduğunu anladı. Çünkü takım ilk defa, kendi evinde oynadığı maçlar dahil, bu kadar istekli ve ilk dakikadan golü düşünerek başlamıştı maça. Hakemin başlama düdüğü ile birlikte başlayan tempolu oyun Denizlispor'u kendi yarı alanına kapattı. En etkili pozisyonumuzu ise Ümit Karan ile 16.dakikada yakaladık. Ümit kendinden beklenmeyecek bir hareket yapıp rakip kaleciye pres yaptı ve topu kaleciden kaptı. Boş olan kaleyi sol çaprazdan gördü, ancak nasıl gördüyse zor olanı yaptı ve topu auta gönderdi. Bu dakikadan sonra Hakan, Arda ve Hasan ile kaleyi yokladık ama bir sonuca gidemedik. Neticede gol biraz geç de olsa, 35.dakikada, geldi. Bu dakikada maçın başından beri sağ kanadı koridor gibi kullanan ve hücum, savunma demeden her yerde biten Hasan Şaş yine sağ kanattan ceza sahasına yaklaştı ve altı pas içine harika bir top kesti. Bu topa kafayı uzatan Nonda oldu: 0-1. Bu golden iki dakika sonra ceza sahasında oluşan karambolde topa vuran isim Arda oldu, ancak top ağlarla buluşmadı ve ilk 45 dakika bu skorla sona erdi.
İkinci 45 dakikaya ise büyük bir şokla başladı Galatasaray. 47.dakikada, maçın başından beri tek bir gol pozisyonu dahi bulamayan Denizlispor ender geliştirdiği ataklardan birinde penaltı kazandı ve Roman Kratocvil topu ağlarımıza gönderdi: 1-1. Bu golle birlikte direncinin kırılması beklenen Galatasaray ilk yarıdaki oyununa aynen devam etti. Denizlispor'un tam saha savunma yapması da takımımızın işini kolay kıldı ve bu sayede çok fazla gol pozisyonuna girdik. Sadece Nonda 4-5 mutlak pozisyonu cömertçe harcadı. Bunların dışında Servet, Hakan Balta, Volkan ve Ümit ile de ciddi pozisyonlardan yararlanamadık. Tam hakkımızı alamayacağımızı düşünerek "Yazık oldu" diye feryat ederken Ümit ceza sahasında "ezilmesiyle" hakeme baktık umut içinde. Elini uzatmış beyaz noktayı işaret ediyordu. Sevindik, ama pek sevinemedik. Uzun zamandır penaltılara gerektiği kadar sevinemez olmuştuk çünkü. Yalnız Nonda, Zidane'nin EURO 2000 yarı finalinde Portekiz'e attığı penaltının kopyasını Denizlispor ağlarına bırakınca yanımızdaki arkadaşın sırtını yumruklamaktan ellerimiz ağrıdı. Biz böyle penaltılara alışık değiliz Nonda, öldürme bizi :)
Bu penaltıyla birlikte skoru tekrar lehimize çevirdik ve kalan uzatma dakikalarını da kontrollü bir şekilde oynayarak deplasmandan 3 puanı kaptık. Bu sonuçla geçen hafta verdiğimiz liderliği bir hafta aradan sonra tekrar geri aldık.
Maç bittikten sonra da bazı çatlak sesler duyulmadı değil tabii. Son dakikada kazandığımız bir penaltı ile maçı almamız bazılarına çok koymuş olacak ki çeneleri susmak bilmedi. Bizi "emek hırsızı" ettiklerinden tutun da olayı yine Haluk Ulusoy'a getirmelerine kadar her türlü sinek vızıldamasına maruz kaldık. Yalnız hakemin aynı penaltı pozisyonunu Denizlispor'a çalmasına kimsenin "haklı olarak" sesi çıkmadı. Çünkü penaltılar sadece Galatasaray'a verilirse haksızdır, gerisi hep haklıdır.
Bir de şu "emek hırsızı" olayına değinelim. Meğer bazıları ne kadar da insanların emeklerine değer verirmiş. Nobre ceza sahasında kendini yere bıraktığında Samsunspor kalecisi Kerem'in futbol hayatını söndürmemiş miydi? Peki ya Anelka, Luciano ve yine Nobre??? En iyisi ben şimdi aklıma gelen bir Sezen Aksu parçasını mırıldanarak yazıma son vereyim; "Eller günahkâr, diller günahkâr..."

26 Ekim 2007 Cuma

Bordeaux: 2 - Galatasaray: 1

Olmadı! Olamadı! Olabilir miydi peki? Çok rahat olurdu. Ancak futbol çok acımasız bir oyun. Oynandığı süre içerisinde size kazanmanız için birçok fırsat tanıyabilir. Daha fazlasını da yapamaz sizin için. Mesela topu gol yapmanız için önünüze bırakır, fakat fazlasını sizin yapmanızı bekler. Topun gidip de kendi kendine kale çizgisini geçmesini sağlamaz. Dün akşam bunu gördük, üzüldük.
Her şey güzel başlamıştı bu hafta Türk takımları için. Fenerbahçe deplasmanda PSV Eindhoven'dan puan koparmış, Beşiktaş da İnönü'de ağırladığı geçen yılın finalisti Liverpool'u İngiltere'ye eli boş göndermişti. Bu iki maçın ardından gözler "Avrupa Fatihi"ne çevrilmişti doğal olarak. Onlar yapabiliyorsa Galatasaray fazlasını da yapardı. FC Sion'a beş attıktan sonra kupayı bir kez daha kaldıran Galatasaray dün Fransız rakibi Bordeaux Girondins'e deplasmanda 2-1 mağlup oldu ve gruptaki liderlik şansını zora soktu. Aslında benim fikrimi soracak olursanız grup ikinciliği umutlarımız da zora girdi.
Aslında maça iyi de başlamıştık. Karşılaşma her ne kadar Fransa'da da olsa kendi evimizde gibiydik. Maça gelen taraftarların dörtte üçü bizdendi. Ancak Avrupa'da uzun yıllardır deplasmanda maç kazanmayı bırakın, beraberliği bile zor olan Galatasaray dün bizi yine şaşırtmadı. Takım ilk yarıda çok üstün bir futbol ortaya koyup, çok fazla pozisyona girmiş olsa da futbol maçlarının 45 değil, 90 dakikadan ibaret olduğundan bihaber oldukları için maç sonunda böyle bir sonuçla karşılaştık. Özellikle Nonda ve Ümit Karan'ın kaleci ile karşı karşıya iken kaçırdıkları 4 net gol pozisyonundan sonra "İnşallah bunları aramayız" diye yakardık. Aradık ama. Çok aradık. Aramalarımız mantık ve matematiğimizi de geliştirdi. Her topu ayağına bekleyen, gelen topları da artistik hareketlerle süslemeye çalışan ve maç sonunda soyunma odasına kuru bir formayla giden Ümit Karan + oynamadığı bir maçta bile Hakan Şükür'ü anmamızı sağlayan Nonda = mağlubiyet!
Son olarak Hakan Şükür için Emre Altuğ'dan gelsin; "Sen olmasan da sensiz olmuyor"...

25 Ekim 2007 Perşembe

UEFA Kupası Maç Biletleri

Galatasaray'ın UEFA Kupası gruplarında Ali Sami Yen Stadyumu'na oynayacağı Helsingborg ve Austria Wien maçlarının biletleri geçtiğimiz hafta satışa sunuldu. Evet, bunu yazmayı unutmuşum ama zaten hepinizin bundan haberdar olduğunu da biliyorum. Taraftarlar biletleri ikisine birden indirimli sahip olabilecekleri gibi sadece tek bir maçın biletini de satın alabilecekler. Yalnız ikili kombine almak isteyen taraftarların ellerini çabuk tutmaları gerekecek. Çünkü ikili kombine avantajı 1 Kasım Perşembe günü internette, 3 Kasım Cumartesi günü de Biletix gişelerinde son bulacak. Bu tarihlerden sonra maçların oynanacağı günlere kadar tek biletlerin satışı devam edecek. Bilet fiyatları biraz kabarık tutulmuş gibi geldi sanki. Sonuçta rakipler bir Barça, Manchester ya da Milan olmayacak. Ancak bu sezon boş koltuklarla görüntülenmeye alışan Mabet hiç endişelenmesin. Vız gelecek çünkü tüm engeller bundan sonra bize...
BİLET FİYATLARI:
Numaralı Grup1: 600 YTL / 330 YTL / 320 YTL
Numaralı Grup2: 500 YTL / 275 YTL / 265 YTL
Kapalı Üst: 220 YTL / 120 YTL / 110 YTL
Kapalı Alt: 200 YTL / 110 YTL / 100 YTL
Yeni Açık Alt-Üst: 100 YTL / 55 YTL / 49 YTL
Eski Açık: 100 YTL / 55 YTL / 49 YTL

NOT: Soldan sağa fiyatlar sırasıyla İkili Kombine, Tek Maç ve Maç Günü Ali Sami Yen Gişe biletleri içindir.

Bordeaux Deplasmanı ve Laurent Blanc

Galatasaray UEFA Kupası gruplarındaki ilk maçını oynamak için iki gün önce Fransa'ya gitti. Takımda başta Lincoln ve Hakan Şükür olmak üzere 5 eksik var. Geçtiğimiz sene oynadığımız iki maçta da yenemediğimiz Bordeaux karşısında en azından yenilmeme maçına çıkacağız. Maç bu akşam ancak maç hakkında söylenecekleri maç sonrasına bırakalım ve Bordeaux teknik direktörü olan ünlü eski Fransız futbolu Laurent Blanc'ın dün yaptığı basın toplantısında söylediklerine bir bakalım:
"Galatasaray Avrupa'da marka olmuş bir ekip. Türkiye'nin en iyi takımı. Her sene Şampiyonlar Ligi'ne katılan Avrupa tecrübesi olan bir ekip. Çok iyi transferler yaptılar. Ligde de öndeler. Ama her şey bir yana benim Türkiye'deki dostlarım Galatasaray'ın geçen seneden çok daha iyi olduğunu ve iyi futbol oynadığını söylüyorlar. Bu grubun favorisi Galatasaray'dır.
"Kura çekimi en güçlü takımla sahamızda oynamamızı sağladığı için şanslıyız. Bu maçın sonucu grubun kaderini belirlemiz ama ışık tutar. Lincoln ve Hakan Şükür'ün olmamaları bizim için avantaj. Hakan Şükür, İnter'den takım arkadaşımdı. Burada olmamasına üzgünüm. Herhalde yenilmek istemediği için gelmemiştir. Lincoln ve Hakan Şükür oyuna renk veren oyuncular. Ama asıl olan sistemdir. Duyduğuma göre Galatasaray sistemci bir takım".
Rakip takımın teknik direktörü bunları söylemiş. Her ne kadar şu son günlerde ülkemiz zor zamanlar geçirse de, bu yüzden takım ayrımı yapmadan Avrupa kupalarındaki her takımımızı desteklememiz gerekse de "Benden başkasını neyleyim" zihniyetine sahip olan ve Avrupa'da aldıkları beraberliklerle kendilerini "Yeni Avrupa Fatihi" olarak niteleyenlerin tekrar tekrar okuması gerek bu demeçleri. İki gece önce Fenerbahçe zorlu PSV Eindhoven deplasmanından puanla döndü... Beşiktaş dün gece muhteşem bir atmosferde oynanan maçta İngiliz devi Liverpool'u 2-1 mağlup etti... Zor günlerden geçen Türk halkının biraz olsun yüzü güldü... Şimdi sıra Galatasarayımız'da... Bu akşam kazanamazsak ayıp bize!

23 Ekim 2007 Salı

Galatasaray: 79 - Alpella: 64

Lige 2'de 2 yaparak başlayan Galatasarayımız 3.hafta maçında Ayhan Şahenk'de Alpella'yı ağırladı. Maça etkili başlayan Alpella 4'üncü dakikanın sonunda 8-4 öne geçti. Daha sonra seyirci desteğini de arkasına alan sarı-kırmızılı ekibimiz Owens ve Brown'ın basketleri ile toparlanarak ilk çeyreği 19-17 önde kapatmayı başardı. İkinci çeyreğe de iyi bir başlangıç yapan Galatasaray 14.dakika sonunda Hüseyin Beşok ve Cüneyt Erden'in sayıları ile skoru 29-22 yaptı. Karşılaşmanın 17.dakikasına gelindiğinde ise takımımız farkı 14 sayıya kadar çıkardı: 40-26.
Karşılaşmanın ilk devresini 46-35 önde kapatmayı başaran Galatasarayımız üçüncü çeyreğe de fırtına gibi başladı ve Gaines ile bulduğu basketlerle farkı açmaya devam etti. 4 dakika boyunca rakibine sayı izni tanımayan Aslanlar 12-0'lık bir seri yakaladı ve 24.dakikada skoru 58-35'e getirerek farkı 23 sayıya çıkardı. Bu dakikadan sonra toparlanan konuk ekip son çeyreğe farkı 15 sayıya indirerek girmeyi başardı: 61-46. Son periyoda da hızlı başlayan Alpella farkı 11 sayıya kadar indirdi. Kalan dakikalarda kontrollü bir oyun ortaya koyan Galatasarayımız 15 sayılık farkla, 79-64, galip ayrılmayı başardı ve 3.hafta sonunda Beko Basketbol Ligi'nde liderlik koltuğuna oturmayı başardı.
Maçın en skorer ismi ise kaydettiği 22 sayı ile Owens oldu. Onu takımımızdan Charles Gaines 15, Hüseyin Beşok da 12 sayı ile takip etti.

Galatasaray: 0 - Ankaraspor: 0

Pazar sabahı insanlar yataklarından kalkıp da televizyonları başına geçtiklerinde çok üzücü bir haberle karşılaştılar. Hakkari'de güvenlik güçlerimiz ile bölücü terör örgütü üyeleri arasında çıkan çatışmada 12 askerimiz şehit olmuş, 17 askerimiz de yararlanmıştı. Politikacıların işi bürokratik yönden çözme çabası ve bu bekleyiş sürecinde her geçen gün artmakta olan terör saldırıları, dolayısıyla kaybettiğimiz canlar artık halkın dayanabilme sınırını zorlamakta. Birileri "sayın başkan"ının ne diyeceğini bekleyedursun Türk halkı genci yaşlısı, emeklisi çalışanı demeden askeri birliklere koştu o gün. Neden mi? İzin almaları gereken kimse olmadığı için, vatan uğruna gönüllü askerlik yapıp kalleşlerle çarpışmak için...
Bu ortamda bir de lig maçına çıktık o akşam. Şu durumda bir önemi yok maçın. Skor yukarıda!

19 Ekim 2007 Cuma

Kupa'da Kuralar Çekildi

Türkiye Kupası'nda grup maçlarının kuraları çekildi! Bugün İstanbul'da 20 takımın katılımıyla gerçekleştirilen kura çekiminde 5'er takımlı 4 grup oluştu. D grubunda yer alan Galatasarayımız'ın gruptaki rakipleri Bursaspor, Denizlispor, Gençlerbirliği Oftaş ve Sarıyer oldu. Gruplarda her takım 2 iç saha ve 2 dış saha olmak üzere toplam 4 maç yapacak. Bu maçlar sonunda gruplarında ilk iki sırayı alacak takımlar çeyrek finale yükselecek. İlk maçlar 31 Ekim 2007 tarihinde oynanacak. Galatasarayımız'ın fikstürü şöyle;

31 Ekim 2007 --> GALATASARAY - Denizlispor
6 Ocak 2008 --> Bursaspor - GALATASARAY
9 Ocak 2008 --> Bay geçiyoruz
16 Ocak 2008 --> GALATASARAY - Sarıyer
23 Ocak 2008 --> Gençlerbirliği Oftaş - GALATASARAY

18 Ekim 2007 Perşembe

Galatasaray: 78 - Antalya Büyükşehir Belediyesi: 66

Beko Basketbol Ligi'nin ikinci haftasında Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda konuk ettiğimiz ligin yeni ekibi Antalya Büyükşehir Belediyesi'ni 12 sayı farkla, 78-66, mağlup ettik. Özellikle sezon başında oynanan Türkiye Kupası gruplarından çıkamayarak büyük hayalkırıklığı yaratan takımımız için ligde ikide iki yaparak bir seri yakalamak çok önemliydi. Serinin ilk halkasını oluşturan maçta geçtiğimiz hafta sonu Banvitspor'u mağlup ederek lige galibiyetle başlamıştık.
Antalya Büyükşehir Belediyesi karşısında karşılaşmaya Banvitspor maçında olduğu gibi hızlı başlayan takımımız maçın 7.dakikasında Tufan, Erdem ve Gaines'in sayıları ile 15-7 öne geçti. Savunmada pek bir varlık gösteremeyen Antalya ekibi ilk periyodun son saniyesinde Tufan Ersöz'ün 3 sayılık basketine engel olamadı ve ilk çeyrek 20-9 Galatasaray'ın üstünlüğü ile geçildi. İkinci çeyreğe daha iyi başlayan ekip ise rakip Antalya Büyükşehir Belediyesi oldu. Galatasaray'ın hücumlardan üst üste eli boş dönmesinden yararlanan turuncu mavililer karşılaşmanın ilk yarısını farkı dörde indirmeyi başararak tamamladı: 35-31!
İkinci yarıda oyundaki kontrolü elinde tutmayı başaran Galatasaray üçüncü periyod boyunca farkı yine açtı ve son çeyreğe 13 sayılık farkla, 57-44, önde girmeyi başardı. Son çeyrekte de rakibine fazla fırsat tanımayan sarı-kırmızılı ekibimiz pota altında Gaines ve Brown, dış atışlarda da Tufan, Murat ve Cüneyt ile bulduğu başarılı atışlar ile 36.dakikada farkı 24 sayıya çıkardı ve skoru 74-50'ye getirdi. Kalan dört dakikada Antalya Büyükşehir Belediyesi 16-4'lük bir seri yakalamış olsa da Aslanlar maçı 12 sayı farkla kazanmayı başardı:78-66.
Maçtaki en skorer isim ise kaydettiği 14 sayı ile Charles Gaines oldu.

14 Ekim 2007 Pazar

Galatasaray: 73 - Banvitspor: 67

Beko Basketbol Ligi'nin ilk haftasında konuk ettiğimiz Banvitspor'u 73-67 mağlup ederek lige iyi bir başlangıç yaptık. Karşılaşmaya çok iyi başlayan sarı-kırmızılı takımımız henüz altıncı dakikada Tufan ve Brown'ın dış, Hüseyin ve Gaines'in ise pota altı sayılarıyla 20-2 öne geçti. Daha sonra Adeleke'nin pota altındaki başarılı atışları sayesinde farkı kapatan Banvitspor ilk periyodu 22-11 geride kapatmaktan kurtulamadı. İkinci çeyreğe Galatasarayımız Owens ve Cüneyt Erden'in sayılarıyla bulduğu 8-0'lık seri ile başladı ve skoru 30-11'e getirdi. Bu dakikadan sonra Banvitspor, fazla top kaybı yapmaya başlayan Galatasaray karşısında bulduğu sayılarla skoru 37-32'ye getirdi ve maçta devre arasına bu skorla girildi. Mücadelenin ikinci yarısına daha etkili başlayan taraf ise Banvitspor oldu ve konuk ekip Galatasaray'ın etkisiz oyunu sayesinde üçüncü periyodu 53-49 önde kapatmayı başardı. Karşılaşmanın son çeyreği ise tam bir heyecan fırtınası halini aldı. Savunmada Owens'in üst üste kazandığı ribaundlar takımı ateşledi ve hücumda Hüseyin Beşok, Murat, Brown ve Gaines'in sayılarıyla 34.dakikada 62-60 öne geçmeyi başardık. Bu dakikadan sonra panikleyen rakip karşısında takımımız iki dakika içinde farkı 9 sayıya kadar artırmayı başardı ve skoru 69-60'a getirdi. Kalan sürede de rakibine fırsat tanımayan Aslanlar karşılaşmadan 73-67'lik galibiyetle ayrılırken, maçın en skorer ismi ise Banvitspor'dan Adeleke oldu. Galatasarayımız'ın en skorer isimleri ise 17'şer sayı ile Hüseyin ve Murat oldu.

12 Ekim 2007 Cuma

70 Milyon Demek...

Son günlerde televizyonda dönen bir reklam var. Söz konusu reklam Milli Takım sponsoru Turkcell'in... Arka arkaya gelen üzücü şehit haberleri ve yaklaşan Yunanistan maçı yüzünden milli duygularımızı alevlendirmeyi başaran, televizyonda her gördüğümde tüylerimi diken diken yapan, beni ilk kez bir reklam filmine ağlatan bu reklamı paylaşmak istedim. Türk insanının birbirine ne kadar bağlı olduğunu gözler önüne seren reklamla Turkcell de hedefine ulaşmış olacak. Eh bize de tebrik etmek düşer...
NOT: Cat Stevens'ın Lady D'arbanville'ini güzel değiştirmişiz ama :)

9 Ekim 2007 Salı

H Grubundayız!

UEFA Kupası'nda 2.tur gruplarının kura çekimi İsviçre'nin Nyon kentinde gerçekleştirildi. Kuraya 3.torbadan giren Galatasarayımız dişine göre bir kura çekti, fakat aynı sözleri fikstür için kullanamayacağım. Galatasarayımız'ın H Grubu'ndaki rakipleri; ilk torbada altıncı sırada kendine yer bulan ve geçen seneden bir hesabımız olan Fransız temsilcisi Bordeaux, ikinci torbada sekizinci sırada yer alan Avusturya temsilcisi Austria Wien, dördüncü torbanın altıncısı Yunan temsilcisi Panionios ve son torbadan kupanın en düşük puana sahip takımı İsveç temsilcisi Helsingborg oldu. 25 Ekim'de başlayacak olan grup müsabakalarında sarı-kırmızılı ekibimizin fikstürü şöyle:

25 Ekim 2007 --> Bordeaux - Galatasaray
8 Kasım 2007 --> Galatasaray - Helsingborg
29 Kasım 2007 --> Panionios - Galatasaray
5-6 Aralık 2007 --> Maçımız Yok
20 Aralık 2007 --> Galatasaray - Austria Wien

8 Ekim 2007 Pazartesi

Kayserispor: 1 - Galatasaray: 1

Lig lideri Galatasarayımız 8.hafta maçında 33 yıldır yenilmediği Kayserispor'a konuk oldu. Cumartesi akşamı Fenerbahçe'nin Manisa'daki, dün de Sivasspor'un Ankaragücü karşısındaki puan kayıplarıyla birlikte Beşiktaş'ın evinde Gençlerbirliği'ni tek golle geçmesinin ardından bizim maçımız daha büyük önem kazanmıştı. 5-1'lik FC Sion maçındaki kadroyu bozmayan Kalli orta sahayı beş adamla kuran Tolunay Kafkas'ın esiri oldu ilk 45 dakikada. Özellikle böylesine zorlu bir mücadeleye yıpratıcı Nonda ile değil de artık ilk 11 futbolcusu olma özelliğini kaybeden Kral ile başlaması tehlike sinyallerinin daha maç başlamadan çalmasını sebebiyet verdi. Nitekim maç başladığında da bunun belirtilerini gördük. Savunmadan ileriye şişirilen toplarda Ümit Karan yalnız kalınca ve Hakan da sıkı savunma karşısında pek varlık gösteremeyince ilk 45 dakikada tek bir pozisyon dahi göremedik. Aslında Ümit ile henüz 5.dakikada bulduğumuz ciddi bir pozisyon da vardı ama savunmanın da kontrollü oluşu nedeniyle bu pozisyon golle sonuçlanmadı. Bunun dışında rakibin sahaya 4-5-1 ile yayılışı savunmamıza gerçek anlamda kâbus yaşattı. Özellikle Gökhan Ünal'ın iki savunmayı ve sadece topu seyretmekle yetinen Orkun'u geçerek düşerken golü resmen "Beni alın artık" kokuyordu. Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'ın bunun dışında yakaladığı pozisyonlar da tamamen acelecilikleri yüzünden harcandı. Lincoln'e de değinelim. İyi güzel önünde topu bulunca asıyorsun doksana da ya top gelmezse önüne n'olacak? Bunun cevabını dün çok güzel aldık. Lincoln orta halli bir baskı yediğinde hemen topu kaybediyor, düşüyor ve yerden uzun müddet kalkamıyor. Dün ilk 45 dakikada bana saç baş yoldurdu. Hatta maçı izlerken kaç defa "O kadar parayı şut çekmek için mi aldın" diye feryat etmedim değil. Takımın gizli kahramanı Linderoth ise kanımca maçın genelinde takımın yine en iyi ismiydi.
İlk yarıyı Lincoln'ün gereksiz top tutuşu ve Song'un sıkça yaptığı savunma güvenliğini kurmadan ileri çıkışı nedeniyle 1-0 geride kapayan Galatasarayımız ikinci 45 dakikada başka bir hüviyete büründü. Maçı rakip yarı alana yıkmaya çabalayan takımımız belki de maçın kader anını teşkil eden ve Mehmet Eren'in altıpas içinden auta nişanladığı top dışında rakibe pozisyon vermedi. Dakikalar 56'yı gösterirken "Nerede lan bu Lincoln? Adı duyulmadı daha ikinci yarıda!" diye evin içinde bağırmaya başladım. Tam o anda sol kanatta topla buluşan Brezilyalı ceza alanı içinde kendini unutturan Karan'a çok iyi ortaladı ve Karan da topa kafayı çaktı: 1-1! O an ben g.t olurken kardeşim bana laf sokarcasına "İşte Lincoln bu, işte Lincoln burada!" diye inliyordu evin içinde. Kalan dakikalarda Barış ile bulduğumuz bir iki pozisyon dışında kayda değer bir şey olmadı ve maç hre iki takımında karşılıklı attığı birer golle sona erdi. Maçın geneline baktığımızda ise bu skorun maçın hakkı olduğunu söylemek de yanlış olmazdı sanırım. En azından Kayserisporlu yöneticilerin hafta içinde dile getirdiği "Bu hafta yenilgisiz takım kalmayacak" tarzındaki sözler peynir gemisini yürütemedi.
8.hafta sonunda puan durumu şu şekilde oluştu:

1- Galatasaray --> 20 puan
2- Sivasspor --> 19 puan
3- Beşiktaş --> 17 puan
4- Trabzonspor --> 13 puan
5- Fenerbahçe --> 13 puan

6 Ekim 2007 Cumartesi

3.Torbadayız

Galatasarayımız'ın UEFA Kupası 2.tur gruplarında mücadele edeceği rakipleri İsviçre'nin Nyon kentinde 9 Ekim salı günü çekilece. Kulüplerin son 5 yılda Avrupa'da elde ettikleri puanlara göre dağıtıldığı 5 torba şöyle oluşuyor:

1.TORBA: Villareal, Bayern Münih, AZ Alkmaar, Panathinaikos, Basel, Bordeaux, Bayer Leverkusen, Anderlecht
2.TORBA: Tottenham, Lokomotiv Moskova, Zenit, Sparta Prag, AEK, Hamburg, Bolton, Austria Wien
3.TORBA: Spartak Moskova, Braga, Galatasaray, Atletico Madrid, Getafe, Everton, Fiorentina, Rennes
4.TORBA: Hapoel Tel-Aviv, Kızılyıldız, Kopenhag, Toulouse, Dinamo Zagreb, Panionios, Nürnberg, Mlada Boleslav
5.TORBA: Aris, Aberdeen, Zürih, Larissa, Aalborg, Brann Bergen, Elfsborg, Helsingborg.

Kuralar sonucunda UEFA Kupası'nda 5'erli 8 gupta, toplam 40 takım mücadele edecek. Takımlar gruplarda ikisi kendi sahasında, ikisi deplasmanda olmak üzere 4'er maç oynayacak. Gruplarda ilk 3 sırayı alan takımlar, 3. tura yükselecek. Buna göre ilk sırayı elde edecek takımlar diğer grupların üçüncüleri ile, ikinci sırayı elde eden ekipler ise Şampiyonlar Ligi'nde gruplarını ikinci sırada tamamlayacak olan takımlarla eşleşecek. Grup maçları 25 Ekim'de başlayacak ve 20 Aralık'ta son bulacak.

EDİT: Sarı renkle belirttiğim takımlar benim gönlümden geçen grubu oluşturmaktadır.

5 Ekim 2007 Cuma

Galatasaray: 5 - FC Sion: 1

Son haftalarda Galatasaray ile maç yapacak olan takımların maç öncesinde ortamı germe çalışmalarına bir yenisini UEFA Kupası 1.turundaki rakibimiz FC Sion'un başkanı ekledi. Çarşamba gecesi oynanacak maçtan önce pazartesi gününden itibaren, daha Türkiye'ye gelmeden, konuşmaya başladı kendisi. Hani bir söz vardır ya "Adın çıkmış dokuza inmez sekize" diye, işte o hesap. Sion başkanı konuya yıllar önce oynanan Neuchatel Xamax maçından, 2005'deki Türkiye - İsviçre maçına dek hemen hemen bütün Türk ve İsviçre ekiplerinin eşleşmesine dokundurdu. Türk insanının dünyaya nam salmış misafirperverliğinden bihaber olan bu adam İstanbul'daki maç öncesinde Ali Sami Yen Stadı'nda soyunma odasına gaz maskeleri ile gireceklerini dahi söyledi. Bunun dışında sahaya atılacak en ufak bir nesnenin takımını sahadan çekmesine yeteceğini ve hatta İstanbul'a kendi aşçıları ile birlikte geleceklerini de sözlerine eklemişti. Her ne kadar bu tip demeçleri duymak bizlerin sinirlerini bozsa da tekrar düşününce iyi oluyordu aslında. Hatta mümkünse her maçımızdan önce rakiplerimiz konuşsun maç hakkında. Takım da taraftar da daha iyi motive oluyor bu durumda.
UEFA Kupası'nda ilk turdaki rakibimiz olan Sion takımıyla oynayacak olduğumuz rövanş mücadelesi öncesinde sadece bu tip gelişmeler yaşanmadı tabii. Haftasonu oynanan Beşiktaş maçında Lincoln ile "Kral" Hakan Şükür'ün kesik yemesi maç gününe kadar gündemi meşgul etmişti. Galatasaray'ın bir şekilde önünün kesilmesi gerekiyordu. Çünkü henüz 7.hafta tamamlanmış olmasına rağmen Beşiktaş'a 5, Fenerbahçe'ye de 7 puan fark etmıştı. Bunun için de tarafsız basınımız elinden geleni ardına koymadı tabii. Sezon başından beri durmadan basının yalan yanlış haberlerini tekzip etmek zorunda kalan yönetimin yine aynı konu üzerinde ter dökmesi gerekecekti. Basında çıkan "Lincoln gitmekten son anda vazgeçirildi" ve "Hakan Kalli'ye rest çekti" gibi aslı astarı olmayan haberlere en iyi cevabı dün akşamki maçta Kalli, Lincoln ve Hakan verdi.
İki hafta önce İsviçre'de şaka gibi başlayan ama her şeye rağmen sürprizle biten ilk maçın ardından, bu sezon Avrupa'da büyük işler yapmayı hedefleyen sarı-kırmızılı ekibimiz için Ali Sami Yen'deki rövanş maçı haliyle büyük önem taşıyordu. Hele hele dün gece Ali Sami Yen'de olmak vardı. Çünkü sevgililer kucaklaşması kaçırılmamalıydı. Galatasaray sahaya çıkarken Mecidiyeköy'deki 25000'in üzerindeki sarı-kırmızı kalpten yükselen "Alemin kralı geliyor" sesleri gökyüzüyle buluşurken, sadece semt değil tüm Türkiye inliyordu.
Teknik direktörümüz Karl Heinz Feldkamp bu kritik maç için sahaya süreceği ilk 11 tecihini kalede Orkun; savunmada Volkan, Servet, Song ve Uğur; orta alanda Arda, Linderoth, Lincoln ve Barış; ,ileri ikilide ise Hakan Şükür ve Ümit Karan'dan yana kullanmıştı. Maç öncesinde kadro bakımından yaşanan tek sürpriz formda isim Shabani Nonda'nın yedek kulübesinde olmasıydı. Bunun nedeni olarak da Kalli'nin Hakan Şükür'ün gönlünü almak istemesi olduğunu varsayabilirim. Ne de olsa çocuk ruhlu bizim Kral!
Maça gelince... Saat 21:30'da Alman hakem Michael Weiner'in çalan düdüğü ile birlikte FC Sion kalesine doğru muhteşem bir sarı-kırmızı fırtına esmeye başladı. Galatasaray maça öyle bir başlamıştı ki maçı izleyen Galatasaraylılar uzun zamandır böylesine bir Galatasaray'ı seyretmeyi ne kadar çok özlediklerini anlıyorlardı bir kez daha. Takım rakibi kendi yarı sahasından çıkarmıyor, durmaksızın pres yapıyor ve arka arkaya bulduğu pozisyonlarla FC Sion kalesini yokluyordu. İlk 20 dakikada Song, Arda, Barış ve Volkan ile rakip kalede ciddi tehlikeler yaratan Aslan, dakikalar 22'yi gösterdiğinde Linderoth'un müthiş gayretiyle başlayan pozisyon ve Lincoln'ün yaptığı asist sonucunda tek vuruş ustası Ümit Karan'ın golüyle 1-0 öne geçti. Kendisine yetecek olanı alan Galatasaraylı futbolcuların durmaya niyeti yoktu bir kere. Deplasmanda yaşanan sürprizin acısı ancak bu şekilde atılabilirdi. 29.dakikada ceza sahasına atılan uzun topu Hakan Şükür Ümit'e bırakınca Karan da ikinci kez affetmedi:2-0! Bu golden 7 dakika sonra, 36.dakikada, bu kez sahneye Brezilyalı yıldızımız Lincoln çıktı. Rakiplerinden birer birer sıyrılan Lincoln, ceza sahasına sol çaprazdan girmek üzeyken topu şık bir vuruşla kaleye gönderdi. Kaleye doğru gitmekte olan top savunmaya çarparak yön değiştiren top kaleciyi de şaşırtarak ağlara gitti ve ilk maçta buna benzer bir gol yediğimiz düşünülürse Lincoln'ün golünün adı "İlahi adalet" olsa yeridir. Özellikle golden sonra iki eliyle birden tribünleri işaret eden ve hemen akabinde formasındaki armayı öpen Lincoln birilerine en güzel ayarı da vermiş oldu. İlk yarının son beş dakikalık periyodunda ise takımımızın sağlı sollu geliştirdiği ataklardan sonuç çıkmayınca devre arasına Galatasarayımız 3-0'lık üstünlükle girdi.
İkinci yarı başladığında kulağımıza çalınanlara göre FC Sion'un başkanı devre arasında soyunma odasına inmişti. Bu haber ister istemez insanın aklına şüphe getirse de yine de son sözü söyleme hakkı takıma ve taraftara düşüyordu. İkinci yarının ilk 15 dakikalık bölümünde Hakan Şükür ile iki ve Lincoln ile bir net pozisyondan yararlanamadık. Sonra, 68.dakikada, Arda Turan çıktı sahneye. Lincoln güzel bir topuk pasıyla topu sol kanada taşıdı. Topla buluşan Arda ceza sahasında karşısına çıkan rakibini önce yolunda durduğu için pişmen etti, ardında da kaleciyi muhteşem bir şutla avladı:4-0. Bu golü attıktan hemen sonra Arda alkışlar eşliğinde yerini Hasan Şaş'a bıraktı. 75'de Lincoln Hakan'a "al da at" dercesine bir pas çıkardı, ancak Kral ofsaytta olup olmadığına dikkat etmeyince güzelim pozisyon heba oldu, olsundu, onun canı sağolsundu. 80.dakikada Lincoln yerini maça yedek olarak başlayan Nonda'ya bıraktı. 86.dakikada ise muhteşem bir maç çıkaran Linderoth tibünlerin kendisine yaptığı tezahüratlar eşliğinde oyundan çıktı ve yerine Ismael Bouzid oyuna dahil oldu. 90.dakikanın ilk anlarında karambolda topu önünde bulan FC Sion oyuncusu Nwaneri kalecimiz Orkun'u avladı:4-1. Tam maçın bu skorla biteceğini düşünürken uzatma anlarıdan Hasan Şaş'ın akıl dolu ortasında ceza alanı içinde topu gören Bouzid voleyi kapattı, farkı yeniden dörde çıkardı ve maça son noktayı koydu:5-1.
Bu sonuçla birlikte Galatasarayımız UEFA Kupası'nda 2.tur olan grup maçlarında mücadele etmeye hak kazandı. 9 Ekim 2007 Salı gübü Nyon'da çekilecek olan kuralara 3.torbadan katılacak. Kuralarda 5 torba yer alacak ve her torbadan gelecek olan birer takımla beşerli 8 grup oluşacak. Gruplarda her takım ikisi içeride, ikisi deplasmanda olmak üzere toplam dört maç yapacak. Beşinci maçlar sonunda gruplarında ilk sırayı alacak takımlar diğer grupların üçüncüleriyle, gruplarında ikinci sırayı alacak takımlar ise Şampiyonlar Ligi'nde gruplarını üçüncü sırada tamamlamış olan ekipler ile 3.turda mücadele edecek.
Dün akşamki maça yeniden kısa bir dönüş daha yapıp yazıyı sonlandıralım. Sahada oynanan futbolu kolay kolay beğenmeyen biriyimdir. Ancak dün akşamki maçta sahadaki Galatasaray'da hep bahsettiğimiz 2000 yılının havasını ve ruhunu gördük hepbirlikte. Elbette ki rakip zayıftı ama özlemişiz bir kere rakibe önde basan, durmaksızın pres yapan, rakibe pozisyon vermeyen ve bunun karşılığında çok pozisyon bulan Galatasaray'ı izlemeyi. Bu seneki Galatasaray'ın bu yolda her geçen maç daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Manchester'daki final hakkında konuşmak için henüz erken olabilir, ancak biz değil miydik 2000 yılında Bologna ile oynadığımız ilk maç sonunda da aynı cümleleri kuran. Neden bir yenisini daha yapamayalım ki? Ne de olsa imkânsız Galatasarayca değildir.
Bir de yazının başındaki çok konuşanlara bir yenisinin daha eklendiğini belirtmek istiyorum. Söz konusu Galatasaray olunca susamıyor kimse. Önümüzdeki pazar akşamı Kayserispor ile yapacağımız maç öncesinde Kayserisporlu yöneticilerin "Bu hafta ligde yenilgisiz takım kalmayacak" sözlerini yüzlerimizdeki tebessümlerle izliyoruz. Saygılar...

2 Ekim 2007 Salı

Anket Sonuçları

Uzun süredir sitede dönmekte olan iki anketin de gün itibariyle son bulmuş olduğunu sizlere duyurmaktan müteessirim. Çok alışmıştım kendilerine. Ancak her anket gibi bunların da bir sonu olması gerekiyordu. Anketlerden ilkinde (sağda gördüğünüz) Galatasarayımız'ın bu sezon Süper Lig'i kaçıncı sırada bitireceği sorusuna yanıt aramıştık. Sonuca baktığımızda ankete katılan 153 Galatasaraylı'nın tamamının da şampiyonluğu olan inancının %100 olduğunu görüyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Bu demek oluyor ki bütün katılımcılar "Şampiyon Olur" şıkkını seçmiş, çok iyi etmiş. Galatasaraylılar'ı hep böyle görmek istediğimi belirterek diğer anketin sonuçları hakkında bilgi vermeye başlayayım.
Diğer ankette ise (yine sağda gördüğünüz) ziyaretçilerimden yenilenen Galatasaray'ın bu sezon UEFA Kupası'nda gelebileceği en uç noktayı tahmin etmelerini istemişim. Bu ankete hiçbir amaç gütmeden, tamamen hayrına oy kullanan 89 ziyaretçiden %53'ü oluşturan 48'i Galatasaray'ın Manchester'daki finale kadar gidebileceğine inandıklarını belirtmişler. %24'lük kesimi oluşturan 22 ziyaretçi ise sarı-kırmızılı ekibimizin ancak çeyrek final oynayabileceğini iddia etmiş. 11 ziyaretçinin oluşturduğu yüzde 12'lik kesim ise takımın yarı finali görebileceği yönünde oy kullanmışlar. Tüm bunların dışında takımına güveni olmayan ya da başka takım taraftarlarının oluşturduğu kalan 8 kişilik kesimin yüzde 3'ü takımın 4.tura, yine yüzde 3'ü ise 3.tura kadar gidebileceğini düşünmüş. Kalan %2'yi oluşturan iki kişi ise takımın gruplardan öteyi göremeyeceğini belirtmiş. %53'ün dileğinin gerçekleşmesi umuduyla...