5 Ekim 2007 Cuma

Galatasaray: 5 - FC Sion: 1

Son haftalarda Galatasaray ile maç yapacak olan takımların maç öncesinde ortamı germe çalışmalarına bir yenisini UEFA Kupası 1.turundaki rakibimiz FC Sion'un başkanı ekledi. Çarşamba gecesi oynanacak maçtan önce pazartesi gününden itibaren, daha Türkiye'ye gelmeden, konuşmaya başladı kendisi. Hani bir söz vardır ya "Adın çıkmış dokuza inmez sekize" diye, işte o hesap. Sion başkanı konuya yıllar önce oynanan Neuchatel Xamax maçından, 2005'deki Türkiye - İsviçre maçına dek hemen hemen bütün Türk ve İsviçre ekiplerinin eşleşmesine dokundurdu. Türk insanının dünyaya nam salmış misafirperverliğinden bihaber olan bu adam İstanbul'daki maç öncesinde Ali Sami Yen Stadı'nda soyunma odasına gaz maskeleri ile gireceklerini dahi söyledi. Bunun dışında sahaya atılacak en ufak bir nesnenin takımını sahadan çekmesine yeteceğini ve hatta İstanbul'a kendi aşçıları ile birlikte geleceklerini de sözlerine eklemişti. Her ne kadar bu tip demeçleri duymak bizlerin sinirlerini bozsa da tekrar düşününce iyi oluyordu aslında. Hatta mümkünse her maçımızdan önce rakiplerimiz konuşsun maç hakkında. Takım da taraftar da daha iyi motive oluyor bu durumda.
UEFA Kupası'nda ilk turdaki rakibimiz olan Sion takımıyla oynayacak olduğumuz rövanş mücadelesi öncesinde sadece bu tip gelişmeler yaşanmadı tabii. Haftasonu oynanan Beşiktaş maçında Lincoln ile "Kral" Hakan Şükür'ün kesik yemesi maç gününe kadar gündemi meşgul etmişti. Galatasaray'ın bir şekilde önünün kesilmesi gerekiyordu. Çünkü henüz 7.hafta tamamlanmış olmasına rağmen Beşiktaş'a 5, Fenerbahçe'ye de 7 puan fark etmıştı. Bunun için de tarafsız basınımız elinden geleni ardına koymadı tabii. Sezon başından beri durmadan basının yalan yanlış haberlerini tekzip etmek zorunda kalan yönetimin yine aynı konu üzerinde ter dökmesi gerekecekti. Basında çıkan "Lincoln gitmekten son anda vazgeçirildi" ve "Hakan Kalli'ye rest çekti" gibi aslı astarı olmayan haberlere en iyi cevabı dün akşamki maçta Kalli, Lincoln ve Hakan verdi.
İki hafta önce İsviçre'de şaka gibi başlayan ama her şeye rağmen sürprizle biten ilk maçın ardından, bu sezon Avrupa'da büyük işler yapmayı hedefleyen sarı-kırmızılı ekibimiz için Ali Sami Yen'deki rövanş maçı haliyle büyük önem taşıyordu. Hele hele dün gece Ali Sami Yen'de olmak vardı. Çünkü sevgililer kucaklaşması kaçırılmamalıydı. Galatasaray sahaya çıkarken Mecidiyeköy'deki 25000'in üzerindeki sarı-kırmızı kalpten yükselen "Alemin kralı geliyor" sesleri gökyüzüyle buluşurken, sadece semt değil tüm Türkiye inliyordu.
Teknik direktörümüz Karl Heinz Feldkamp bu kritik maç için sahaya süreceği ilk 11 tecihini kalede Orkun; savunmada Volkan, Servet, Song ve Uğur; orta alanda Arda, Linderoth, Lincoln ve Barış; ,ileri ikilide ise Hakan Şükür ve Ümit Karan'dan yana kullanmıştı. Maç öncesinde kadro bakımından yaşanan tek sürpriz formda isim Shabani Nonda'nın yedek kulübesinde olmasıydı. Bunun nedeni olarak da Kalli'nin Hakan Şükür'ün gönlünü almak istemesi olduğunu varsayabilirim. Ne de olsa çocuk ruhlu bizim Kral!
Maça gelince... Saat 21:30'da Alman hakem Michael Weiner'in çalan düdüğü ile birlikte FC Sion kalesine doğru muhteşem bir sarı-kırmızı fırtına esmeye başladı. Galatasaray maça öyle bir başlamıştı ki maçı izleyen Galatasaraylılar uzun zamandır böylesine bir Galatasaray'ı seyretmeyi ne kadar çok özlediklerini anlıyorlardı bir kez daha. Takım rakibi kendi yarı sahasından çıkarmıyor, durmaksızın pres yapıyor ve arka arkaya bulduğu pozisyonlarla FC Sion kalesini yokluyordu. İlk 20 dakikada Song, Arda, Barış ve Volkan ile rakip kalede ciddi tehlikeler yaratan Aslan, dakikalar 22'yi gösterdiğinde Linderoth'un müthiş gayretiyle başlayan pozisyon ve Lincoln'ün yaptığı asist sonucunda tek vuruş ustası Ümit Karan'ın golüyle 1-0 öne geçti. Kendisine yetecek olanı alan Galatasaraylı futbolcuların durmaya niyeti yoktu bir kere. Deplasmanda yaşanan sürprizin acısı ancak bu şekilde atılabilirdi. 29.dakikada ceza sahasına atılan uzun topu Hakan Şükür Ümit'e bırakınca Karan da ikinci kez affetmedi:2-0! Bu golden 7 dakika sonra, 36.dakikada, bu kez sahneye Brezilyalı yıldızımız Lincoln çıktı. Rakiplerinden birer birer sıyrılan Lincoln, ceza sahasına sol çaprazdan girmek üzeyken topu şık bir vuruşla kaleye gönderdi. Kaleye doğru gitmekte olan top savunmaya çarparak yön değiştiren top kaleciyi de şaşırtarak ağlara gitti ve ilk maçta buna benzer bir gol yediğimiz düşünülürse Lincoln'ün golünün adı "İlahi adalet" olsa yeridir. Özellikle golden sonra iki eliyle birden tribünleri işaret eden ve hemen akabinde formasındaki armayı öpen Lincoln birilerine en güzel ayarı da vermiş oldu. İlk yarının son beş dakikalık periyodunda ise takımımızın sağlı sollu geliştirdiği ataklardan sonuç çıkmayınca devre arasına Galatasarayımız 3-0'lık üstünlükle girdi.
İkinci yarı başladığında kulağımıza çalınanlara göre FC Sion'un başkanı devre arasında soyunma odasına inmişti. Bu haber ister istemez insanın aklına şüphe getirse de yine de son sözü söyleme hakkı takıma ve taraftara düşüyordu. İkinci yarının ilk 15 dakikalık bölümünde Hakan Şükür ile iki ve Lincoln ile bir net pozisyondan yararlanamadık. Sonra, 68.dakikada, Arda Turan çıktı sahneye. Lincoln güzel bir topuk pasıyla topu sol kanada taşıdı. Topla buluşan Arda ceza sahasında karşısına çıkan rakibini önce yolunda durduğu için pişmen etti, ardında da kaleciyi muhteşem bir şutla avladı:4-0. Bu golü attıktan hemen sonra Arda alkışlar eşliğinde yerini Hasan Şaş'a bıraktı. 75'de Lincoln Hakan'a "al da at" dercesine bir pas çıkardı, ancak Kral ofsaytta olup olmadığına dikkat etmeyince güzelim pozisyon heba oldu, olsundu, onun canı sağolsundu. 80.dakikada Lincoln yerini maça yedek olarak başlayan Nonda'ya bıraktı. 86.dakikada ise muhteşem bir maç çıkaran Linderoth tibünlerin kendisine yaptığı tezahüratlar eşliğinde oyundan çıktı ve yerine Ismael Bouzid oyuna dahil oldu. 90.dakikanın ilk anlarında karambolda topu önünde bulan FC Sion oyuncusu Nwaneri kalecimiz Orkun'u avladı:4-1. Tam maçın bu skorla biteceğini düşünürken uzatma anlarıdan Hasan Şaş'ın akıl dolu ortasında ceza alanı içinde topu gören Bouzid voleyi kapattı, farkı yeniden dörde çıkardı ve maça son noktayı koydu:5-1.
Bu sonuçla birlikte Galatasarayımız UEFA Kupası'nda 2.tur olan grup maçlarında mücadele etmeye hak kazandı. 9 Ekim 2007 Salı gübü Nyon'da çekilecek olan kuralara 3.torbadan katılacak. Kuralarda 5 torba yer alacak ve her torbadan gelecek olan birer takımla beşerli 8 grup oluşacak. Gruplarda her takım ikisi içeride, ikisi deplasmanda olmak üzere toplam dört maç yapacak. Beşinci maçlar sonunda gruplarında ilk sırayı alacak takımlar diğer grupların üçüncüleriyle, gruplarında ikinci sırayı alacak takımlar ise Şampiyonlar Ligi'nde gruplarını üçüncü sırada tamamlamış olan ekipler ile 3.turda mücadele edecek.
Dün akşamki maça yeniden kısa bir dönüş daha yapıp yazıyı sonlandıralım. Sahada oynanan futbolu kolay kolay beğenmeyen biriyimdir. Ancak dün akşamki maçta sahadaki Galatasaray'da hep bahsettiğimiz 2000 yılının havasını ve ruhunu gördük hepbirlikte. Elbette ki rakip zayıftı ama özlemişiz bir kere rakibe önde basan, durmaksızın pres yapan, rakibe pozisyon vermeyen ve bunun karşılığında çok pozisyon bulan Galatasaray'ı izlemeyi. Bu seneki Galatasaray'ın bu yolda her geçen maç daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Manchester'daki final hakkında konuşmak için henüz erken olabilir, ancak biz değil miydik 2000 yılında Bologna ile oynadığımız ilk maç sonunda da aynı cümleleri kuran. Neden bir yenisini daha yapamayalım ki? Ne de olsa imkânsız Galatasarayca değildir.
Bir de yazının başındaki çok konuşanlara bir yenisinin daha eklendiğini belirtmek istiyorum. Söz konusu Galatasaray olunca susamıyor kimse. Önümüzdeki pazar akşamı Kayserispor ile yapacağımız maç öncesinde Kayserisporlu yöneticilerin "Bu hafta ligde yenilgisiz takım kalmayacak" sözlerini yüzlerimizdeki tebessümlerle izliyoruz. Saygılar...

Hiç yorum yok: