8 Ekim 2007 Pazartesi

Kayserispor: 1 - Galatasaray: 1

Lig lideri Galatasarayımız 8.hafta maçında 33 yıldır yenilmediği Kayserispor'a konuk oldu. Cumartesi akşamı Fenerbahçe'nin Manisa'daki, dün de Sivasspor'un Ankaragücü karşısındaki puan kayıplarıyla birlikte Beşiktaş'ın evinde Gençlerbirliği'ni tek golle geçmesinin ardından bizim maçımız daha büyük önem kazanmıştı. 5-1'lik FC Sion maçındaki kadroyu bozmayan Kalli orta sahayı beş adamla kuran Tolunay Kafkas'ın esiri oldu ilk 45 dakikada. Özellikle böylesine zorlu bir mücadeleye yıpratıcı Nonda ile değil de artık ilk 11 futbolcusu olma özelliğini kaybeden Kral ile başlaması tehlike sinyallerinin daha maç başlamadan çalmasını sebebiyet verdi. Nitekim maç başladığında da bunun belirtilerini gördük. Savunmadan ileriye şişirilen toplarda Ümit Karan yalnız kalınca ve Hakan da sıkı savunma karşısında pek varlık gösteremeyince ilk 45 dakikada tek bir pozisyon dahi göremedik. Aslında Ümit ile henüz 5.dakikada bulduğumuz ciddi bir pozisyon da vardı ama savunmanın da kontrollü oluşu nedeniyle bu pozisyon golle sonuçlanmadı. Bunun dışında rakibin sahaya 4-5-1 ile yayılışı savunmamıza gerçek anlamda kâbus yaşattı. Özellikle Gökhan Ünal'ın iki savunmayı ve sadece topu seyretmekle yetinen Orkun'u geçerek düşerken golü resmen "Beni alın artık" kokuyordu. Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'ın bunun dışında yakaladığı pozisyonlar da tamamen acelecilikleri yüzünden harcandı. Lincoln'e de değinelim. İyi güzel önünde topu bulunca asıyorsun doksana da ya top gelmezse önüne n'olacak? Bunun cevabını dün çok güzel aldık. Lincoln orta halli bir baskı yediğinde hemen topu kaybediyor, düşüyor ve yerden uzun müddet kalkamıyor. Dün ilk 45 dakikada bana saç baş yoldurdu. Hatta maçı izlerken kaç defa "O kadar parayı şut çekmek için mi aldın" diye feryat etmedim değil. Takımın gizli kahramanı Linderoth ise kanımca maçın genelinde takımın yine en iyi ismiydi.
İlk yarıyı Lincoln'ün gereksiz top tutuşu ve Song'un sıkça yaptığı savunma güvenliğini kurmadan ileri çıkışı nedeniyle 1-0 geride kapayan Galatasarayımız ikinci 45 dakikada başka bir hüviyete büründü. Maçı rakip yarı alana yıkmaya çabalayan takımımız belki de maçın kader anını teşkil eden ve Mehmet Eren'in altıpas içinden auta nişanladığı top dışında rakibe pozisyon vermedi. Dakikalar 56'yı gösterirken "Nerede lan bu Lincoln? Adı duyulmadı daha ikinci yarıda!" diye evin içinde bağırmaya başladım. Tam o anda sol kanatta topla buluşan Brezilyalı ceza alanı içinde kendini unutturan Karan'a çok iyi ortaladı ve Karan da topa kafayı çaktı: 1-1! O an ben g.t olurken kardeşim bana laf sokarcasına "İşte Lincoln bu, işte Lincoln burada!" diye inliyordu evin içinde. Kalan dakikalarda Barış ile bulduğumuz bir iki pozisyon dışında kayda değer bir şey olmadı ve maç hre iki takımında karşılıklı attığı birer golle sona erdi. Maçın geneline baktığımızda ise bu skorun maçın hakkı olduğunu söylemek de yanlış olmazdı sanırım. En azından Kayserisporlu yöneticilerin hafta içinde dile getirdiği "Bu hafta yenilgisiz takım kalmayacak" tarzındaki sözler peynir gemisini yürütemedi.
8.hafta sonunda puan durumu şu şekilde oluştu:

1- Galatasaray --> 20 puan
2- Sivasspor --> 19 puan
3- Beşiktaş --> 17 puan
4- Trabzonspor --> 13 puan
5- Fenerbahçe --> 13 puan

Hiç yorum yok: