Dün Galatasaray'da hareketli saatler yaşandı. Önce teknik direktörümüz Karl Heinz Feldkamp düzenlediği basın toplantısında yönetimi eleştiri yağmuruna tuttu ve 4 transfere ihtiyacı olduğunu, transfer döneminin kapanmasına sayılı günler kala istediği oyuncular alınmazsa istifa edebileceğin belirtti. Kendisi bunların yanı sıra Ankaragücü maçı sonrasında takımdan gönderilmesine karar verdiği birkaç ismi kamuoyuna duyuracağını söyledi. Yalnız Ankaragücü maçına kadar sabredemedi ve takımdan ayrılmasına karar verdiği ilk isim akşam saatlerinde kendisinin direktifiyle Adnan sezgin tarafından açıklandı: Sabri Sarıoğlu. 10 yıldır Galatasaray bünyesinde bulunan ve 2001 yılından bu yana A takımda olan Sabri'nin gönderilmesine karar verilmesi taraftarları da ikiye böldü. Bir kısım vefasızlıktan dem vururken, bir kısım da kendisinim 7 yıldır kendini bir türlü geliştiremediğini ve Galatasaray'da oynamayı hak etmediğini savunuyor. Ben de ikinci gruba dahilim. Sabri'nin Galatasaraylılığından zerre kadar şüphe duymam. Maç öncesi taraftarı adeta bir amigo gibi coşturur. Ancak bir futbolcunun görevi de amigoluk değildir. Taraftarına kendini sevdirmek isteyen bir Galatasaray futbolcusu bunu sahadaki performansı ile başarmalıdır. Aksi takdirde Tuncay ve onun gibilerden ne farkımız kalırdı! Bir de vefa konusu var tabii. Bu takım kimlere vefasızlık yaptı da sesleri çıkmadı bazı çevrelerin. Ha, elbette ki bu Sabri'ye de vefasızlık yapılması gerektiği anlamına gelmiyor. Ancak her futbolcuyu vefa niyetine takımda tutmaya kalkarsak başa çıkamayız. Sabri'ye açık yollar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder