3 Eylül 2007 Pazartesi

Vestel Manisaspor: 2 - Galatasaray: 2

Her şey de süper başlamıştı aslında. Cumartesi akşamı Beşiktaş kendi sahasında Kayserispor'la yenişememiş, pazar günü bizim maçtan önce oynanan Gençlerbirliği Oftaş - Fenerbahçe maçı da 1-1 sona ermişti. Beklentilerimiz artmıştı haliyle. Biz Manisaspor'u geçebilirsek puan farkını BJK ile 2'ye, FB ile de 5'e çıkarmış olacaktık. Her ne kadar ilk haftalar olsa da ileride puanların aranacağını düşünürsek gerçekten de galibiyet çok önemliydi. Yalnız korkumuz da yok değildi. Çünkü Galatasaray rakiplerinin puan kaybettiği haftalarda puan kaybetmeyi severdi.
Süper Lig'in 4.haftasında Vestel Manisaspor deplasmanına bu şartlar altında çıktık. Yalnız Galatasaray'a çelme takmak için uğraşan başka faktörler de vardı; sıcak hava, Manisasporlu futbolcuların sert oyunu, zemin, Servet...
Karşılaşmaya Aykut, Song, Servet, Volkan, Sabri, Ayhan, Arda, Linderoth, Lincoln, Ümit ve Hakan Şükür onbiri ile başlayan takımımız karşılaşmaya pek etkili başlayamadı. Rakip de iyi değildi tabii. Aslında bu normaldi. Malum hava şartları... Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden fotubolcuları unutmamak lazım. Yalnız yine de 5-10 dakika geçtikten sonra ataklarımızın sıklaşacağına inanıyordum. Sonra 5'inci dakika geldi... Sağdan ceza sahamıza giren Manisalı futbolcu topu rastgele ceza sahamıza gönderdi. Servet pozisyonu yoktan var etti ve topu Holosko'nun önüne itti. O da vurdu tabii. Daha baştan yenik başladık maça. 31'inci dakikaya kadar da pek bi' pozisyon olmadı aslında, Lincoln ve Ümit'le bulduğumuz pozisyonları saymazsak tabii. 31'inci dakikada ise sağdan gelen ortaya Kral röveşata vurmaya kalkınca hakem formasından çekildiği gerekçesiyle penaltıya hükmetti. Şaibeli bir golle rekora imza atmak istemeyen Hakan kendine yakışır bir şekilde penaltıyı atmadı. Topun başındaki isim Karan topu zar zor ağlara yuvarlayınca skora eşitlik geldi ve ilk yarı da böyle bitti.
İkinci yarıda takımda bir oyuncu değişikliği yoktu ancak ilk yarıya göre biraz daha derli topluyduk sanki. Arka arkaya girilen pozisyonlardan ses çıkmıyordu. 67'nci dakikada kazanılan korneri Arda kullandı ve Kral eski günlerini anımsatan bir yükselişle topa kafayı çaktı: 1-2. Kral hem rekoru paramparça etmiş hem de takımı öne geçiren golü kaydetmişti. Sonrası malum; "öne geçen savunmaya çekilir" mantalitesi yüzünden kalemizde tehlikeli anlar yaşamaya başladık. 75'inci dakikaya gelindiğinde Selçuk İnan'ın ceza yayından attığı şut Servet'in bir yerlerine çarpıp ağlarımıza girdi ve skora yeniden eşitlik geldi. Ekranları başındaki biz G.Saraylılar ise çıldırmanın eşiğindeydi. Koprivnica maçı hakkında yazdıklarımı unutun... O maç istisnaydı zaten. Haftalardır "Ben patlamaya hazır bombayım" diye bağıran Servet, sonunda fena patladı. Maç da böyle bitti.
Takımın ayakta kalan tek ismi Linderoth'a da sözler hazırladım. Yahu sen neymişsin be kuzeyli. Soğuksun moğuksun ama taş gibi top oynuyorsun. Attığın pasların isabet yüzdesi çok yüksek, çok da koşuyorsun. Popescu'nun ilk zamanlarını hatırlattın bana. İnşallah üstüne de koyacaksın.
Birkaç söz de Servet için edip bitireceğim. Maçtan sonra Manisaspor başkanı Vestel'in sponsorluktan çekildiğini söyledi. Hazır Vestel çekilmişken yeni sponsorunuz Servet olsun. Bakın adı da yakışıyor; Servet Manisaspor!!!

Hiç yorum yok: