27 Nisan 2009 Pazartesi

Galatasaray: 1 - Ankaraspor 1

27 Nisan 2008'i hatırladım bugün. Ali Sami Yen'de Fenerbahçe 1-0 mağlup edilmiş, ligin seyri bir anda dönmüş, Galatasaray şampiyonluk yarışının bir anda en büyük favorisi konuma gelmişti... O gün Şeref Tribünü'ne gözlerimizi çevirdiğimizde eski başkanları tam kadro görmüş olmak, birlik ve beraberlik anlamına geliyordu, inanmışlık anlamına geliyordu. Bu tablo ligin son haftasına yansımıştı.
Bu gece de benzer bir manzara vardı Ali Sami Yen'de. Tribünler boştu, ama Şeref Tribünü'nde eski başkanlar yerlerini almıştı, tıpkı bir sene önce olduğu gibi. Üstelik Adnan Polat'ın demeçleri kalan 6 haftada 18 puanın tamamının alınacağını işaret ediyordu. Çekirge daha ilk zıplayışında takıldı, düştü. Hem de tepetaklak!
Çok şey mi istedik bilemiyorum. Galatasaray tarihinin en iyi kadrolarından birini kurup da muhtemelen Europe League'ye dahi katılamayacak olmanın açıklamasını ben yapamıyorum. Suçlu(lar) kim? Bundan sonra oturup bir güzel bunun muhasebesi yapılmalı. Kimse gerdiği yayın ucuna yerleştirdiği oka hedef olarak Skibbe'yi, Bülent Korkmaz'ı, futbolcuları, taraftarı takmasın, değiller çünkü. Okların hedefi başka...
Galatasaray eriyor... Olmadık bir kornerle gol bulup, olmayacak bir kornerle maçı verebiliyor. Öndeyken skorun üstüne yatıyor. Durun topun hiçbir çeşidini kullanamıyor, buna taç atışları dahil. Özellikle taç atışları dahil. Takım içinde sevgi kalmamış ki artık sağır sultan bile Galatasaray'ın sevgisiz yapamayacağını duydu. Futbolcular ne birbirlerine ne de başlarındaki hocaya saygı duyuyor. Yıllar yılı Türk tribünlerine öncülük etmiş Galatasaray tribünleri takımını sabote ediyor. Hıncal Uluç'a bazı konularda katılmamak elde değil... Of of, dert yanacak çok şey var ama artık dil de varmıyor... Ali Sami Yen'de kaybedilen puanları bile sayamayacak haldeyken, daha ne diyeyim ben! Koskoca tencerenin dibinde kalmış yemek artıkları kadar Şampiyonlar Ligi şansımız vardı, artık bırakın Şampiyonlar Ligi'ni önümüzdeki sezon Avrupa'de bulunmak bile mucizelere kaldı.
Önümüzdeki hafta, bir başka hayal kırıklığında görüşmek üzere. Kafanızda soru işaretleriyle kalın...

Hiç yorum yok: