10 Şubat 2009 Salı

Galatasaray: 1 - Kayserispor: 1

Tarih 7 Şubat 2009. Yer; Galatasaray Adası. Galatasaray yönetim kurulu ile Kayserispor yönetim kurulu yemekteler. Toplantının nedeni ne bir transferi sonuca bağlamak ne de iş görüşmesinde bulunmak. Tarihte ilk kez bir Anadolu ekibi Üç Büyükler'den biri tarafından ağırlanıyor, yemeğe davet ediliyor. Maksat dostluk rüzgarları estirmek. Geçtiğimiz sezonlarda transfer görüşmeleri yüzünden arası açılan iki kulüp tatsızlıkları peşlerinde bırakıyor. Ve akşam oluyor, her iki kulüp yöneticileri henüz yediklerini sindiremeden kol kola Ali Sami Yen'in protokol tribünündeki yerlerini alıyorlar. Gevşetilen ipin yeniden gerim gerim gerilmesi pek de uzun sürmüyor. Karşılaşmanın başlangıç düdüğüyle birlikte birkaç saat önce yenilen dostluk yemeği, kardeşlik mesajları unutuluyor. Çünkü Türkiye'de top santraya konulduğu zaman, adettir, akan sular durur. Ne sahadaki sporcu rakibini ne de tribündeki takım elbiseli, belli bir mevki sahibi koca koca adamlar birbirlerini tanır. Milli takımdan birbirlerinin arkadaşı olan fakat farklı takımlarda top koşturan iki futbolcu ağza alınmayacak küfürleri birbirlerine sarfedebilir. Söz konusu olan toptur, gerisi teferruat... Her şey sahada kalır kimisine göre, ancak hiçbir zaman öyle olmaz.
7 Şubat 2009 akşamı Ali Sami Yen Stadı'nda Kayserispor'u ağırladı Galatasaray. Galatasaray'ın rakibi Kayserispor en parlak zamanlarında bile İstanbul'dan ağır yenilgilerle ayrılmış, deplasmanda rakibinden tek puan bile çıkarmayı başaramamış bir ekipti o akşama kadar. Hakem Selçuk Dereli'nin ilk düdüğü ile maç başladı. Birkaç haftalık aranın ardından Cassio Lincoln de sahadaki yerini almıştı. Haliyle tribünleri dolduran birkaç bin taraftarın gözü 10'un ayaklarına odaklanmıştı. İlk yarım saatlik dilim tatsız tuzsuz geçilmişti ki ceza sahasında oluşan karambolde Nonda çok şık bir vuruşla takımını öne geçirdi. Galatasaray 1-0 öndeydi. Tribünler coşmuş, takım skor avantajını eline geçirmişti... Anlayacağınız Galatasaray'ın galibiyeti için her şey hazırdı ve sadece bir saat kadar daha beklenecekti, hepsi bu.
Şimdi bandı birkaç dakika geri saralım. Golden yaklaşık 5 dakika önce ceza sahasına hareketlenen Lincoln'ün yerde kalmasını hakem Selçuk Dereli aldatmaya yönelik hareket olarak yorumlamış ve Lincoln sarı kart ile cezalandırılmıştı. Galatasaray'ın golünden sadece iki dakika sonra Kayserispor'un yarı sahada kullanacağı bir serbest vuruşun önüne geçen Lincoln ikinci sarı kartla oyun dışına gönderilir. Ev sahibi ekip sahada 10 kişidir. Ali Sami Yen'in büyüsü bozulur, rüzgarın yönü değişir. Maçın kalan dakikalarında Galatasaray taraftarı takımını kamçılamak yerine hakemle uğraşır, dakikalar ilerler, tam 3 puanın kokusu burunlara çalışmışken 90'ıncı dakikada Kayserispor'un golü puanların paylaşılacağını ilan eder. Şampiyonluk yarışında önemli bir yara alan Galatasaray kanadında yaygara kopar. Futbolcuların sessizliğini yönetimin açıklamaları bozar. Kulübün resmi internet sitesi aracılığıyla kamuoyuna "Galatasaray'ın Türkiye olduğu" hatırlatılır. Söz konusu yazı herhangi bir Galatasaraylı'yı utançtan yerin dibine sokacak cinstendir. Kulübün büyüklüğünü koruma gayesi altında itibarı zedelenmiştir, fakat bunu kaleme alanlar bundan bihaberdir. Maçın hakeminin yazılı bir senaryoyu harfiyen uyguladığından tutun da MHK'yi kimin yönettiğinin muhasebesinin yapılışına kadar geniş bir irdeleme... Yahu biz de biliyoruz Galatasaray'ın Türkiye olduğunu ama bu şekilde değil. Bu şekilde değil!
Peki gelelim hakemin kararlarına... Futbol hakemi değilim, kural kitabını da hatmetmişliğim yok. Ancak kart isteme hareketinin sadece ülkemizde yaptırımı olduğunu çok iyi biliyorum mesela. Maçın hakemi Selçuk Dereli cumartesi akşamı rezil denebilecek seviyede bir maç yönetmiştir. Sahada adeta futbolu katletmek için yer almıştır. Ancak bu kesinlikle tek taraflı olmamıştır. Lincoln'ün oyundan atılması ve Galatasaraylı oyunculara çok kolay kart çıkarmasının yanında Kayserispor'un bariz iki penaltısını çalamamıştır. Bunda hiç kuşkusuz Lincoln'ün oyundan atılmasının ardından tribünlerden zatına yöneltilen küfürlerin etkisi büyüktür. Binlerce kişiden hakaret yemek ve bunları göğüslemek, üstüne üstlük bunları göğüslemeye çalışırken bir de maç yönetmek kolay olmasa gerek. Tüm bu tepkiler sürüp giderken o penaltıları çalamadı Selçuk Dereli. Lincoln'ün pozisyonlarında yapmış olduğu hataları diğer pozisyonlarda durumu eşitlemek için kullanmamalıydı.
Lincoln'ün görmüş olduğu sarı kartlara değinelim. Yorumcular ikiye bölünmüş olsa da ben ilk penaltı pozisyonunun bariz bir şekilde penaltı olduğunu düşünüyorum. Hatta Selçuk Dereli ceza sahasına elinde kartıyla yönelirken Kayserisporlu futbolcunun kart göreceğini düşünüyordum. Kart Lincoln'e çıkınca da çok sinirlendim tabii. Bir futbolcunun ceza sahası içinde her yere düşüşü kendini yere atması olarak yorumlanamaz. Bir futbolcu ayakta kalmak zorunda değildir. Kaldı ki Lincoln'ün baldırına aldığı darbe sonucu ayakta kalmasını beklemek abesle iştigaldir. Diğer pozisyona gelecek olursak... Kayserisporlu Toledo serbest atış kullanacaktır. Lincoln toptan sadece bir iki metre ötede topun oyuna sokulmasını engellemiş ve bunun sonucunda ikinci sarı kartını görmüştür. Maçın ardından araştırdım. Kural kitabı bir oyuncu rakibin serbest vuruşunu engellemişse iki noktaya bakılıyor. Serbest vuruşu kullanacak oyuncu hakemden rakibin en az 9 metre 15 santimetre uzaklamaşmasını istemiş mi istememiş mi... Futbolcu hakemi ikaz etmiş ve buna rağmen rakip oyuncu topun oyuna sokulmasını engellemişse, oyuncu sarı kartla cezalandırılır. La havle... Nelerle uğraşıyoruz bu ülkede! Ülke olarak futboldan ancak bu kadar anlıyoruz. Günlerce pozisyonları tartışıyoruz. Israrla, yıllardır bir çıkar yol bulamıyoruz. Kendi yaramıza merhem olamıyoruz anlayacağınız. Lincoln oyundan atışmışsa eğer bence en büyük suç sarı kartı olduğunu bile bile ikinci sarı kart için kaşınan Lincoln'dedir. Başka kimsede değil.

6 yorum:

scapula dedi ki...

Abi bırak şimdi maçı falan...

Nasılsın, onu söyle.

Anıl dedi ki...

Onun hakkında da bir şeyler karalayacağım Scapula :)

Adsız dedi ki...

ağlamak istiyorum :)

Anıl dedi ki...

@ Adsız,

Neden ağlamak istediğinizi anlayamadım :)

benjcev dedi ki...

yokluğunda çok blog okudum.

Adsız dedi ki...

dönüşüne anıl, dönüşüne.

kaç gündür gına gelmişti aynı postu görmekten. bırak da ağlayalım :)