Galatasaray'daki ilk zamanlarını hatırlıyorum da, pek uysaldı Hasan Şaş. Kim ne derse desin başını önüne eğen, pek fazla ön plâna çıkma hevesi olmayan, belki de bu ihtimalden hep korkmuş biriydi. 17 Mayıs 2000'de penaltılar atılırken belki de en samimi olandı. Son penaltının ardından Popescu'ya doğru hayatlarının deparını atan 20-25 kişi arasında ilk atılan, 25 Ağustos'ta Jardel'in boynuna sarılan, 3 Nisan 2001'de hırsına yenik düşerek formasını boyun kısmından yırtmaya en çok yaklaşan da Hasan Şaş'tan başkası değildi.
Yıllar çok şey kattı ona; yeteneğine yenetek, hırsına hırs. 2002 Dünya Kupası'na damgasını vuran isim oldu. Kariyerinin zirve yaptığı yerdi orası. Sonrası malum; şanssızlıklar, ancak inadına tükenmeyen iyi niyeti. Neler demediler ki onun için? Kimilerine göre çirkefliği vardı Bülent Korkmaz'dan miras kalan. Fakat aslında bunlar hep iç acısıydı. Hangi taraftar takımında forması için canını sahaya koyan bir oyuncu görmek istemez ki? Galatasaray tribünlerinde çok güzel bir pankart vardır. Şöyle der; "Sen sahadaki biz, biz tribündeki sen"... Hiçbir söz bu duyguyu daha iyi anlatamaz. Biz Bülent Korkmaz'ı izlerken sahada kendimizi görüyorduk. Çünkü taraftarın sahaya inmiş hâliydi Büyük Kaptan. Sonra bayrağı Hasan Şaş devraldı. Sımsıkı sarılıyor ona, bırakmamacasına. Birçok futbolcu gibi basına, taraftara, aleme oynamaz; neyse odur! Ne kadar kötü oynarsa oynasın, ne kadar zıvanadan çıkarsa çıksın Galatasaray'ı için neyi varsa verendir. Hasan Şaş, aslında Galatasaray'ın haklarının sahada vücut bulmuş hâlidir, ezdirmez kendisini. Hasan Şaş'ı bağrına basacak olan da yeri geldiğinde hoş olmayan hareketleri olursa onları dile getirecek olanlar da Galatasaray taraftarlarıdır, başka kimse değil! Biz onu olduğu gibi seviyoruz, kabul ediyoruz; bu da bize yetiyor.
Lise defterlerimin kapaklarına adını yazdığım, ders sırasında sıkıntıdan en arka sayfasına çizdiğim dünya karmasının değişmez ismiydi o. Galatasaray'da her numara efsane mertabesine ulaşır. Yıllar sonra hatırlanacak 11 numaranın sırtında yazacak isim de şimdiden belli.
Hasan Şaş'ın yılı olacaktı bu sezon. Tüm kalbimle buna inandırmıştım kendimi. Takımdaki sakatlıklardan ötürü oynayacağı mevkiyi bile sorun etmedi. Söz konusu Galatasaray'a hizmetse eğer, bunun nasıl ve nerede olacağını hiçbir zaman sorgulamadı. Rüya gibi yıllarından bir bukle sunarak başladığı sezonun henüz başında sakatlandı Hasan Şaş. Ameliyat olması gerekiyormuş, devre arasına kadar takımdan ayrı kalacakmış falan filan... Dünden beri ağzımdan eksik olmayan "Pöf"lerin nedeni budur, başka bir şey değil.
Böyle bir yeteneğin senden olması gurur, katkı alamamak da hüzün
-
Erencan Yardımcı'yı 4.2 milyon TL karşılığında Eyüpspor'a uğurlarken
koparılan yaygarayı hatırladınız mı? Galatasaray'ın ffp dengesi adına bu
hamleyi ya...
5 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder