29 Nisan 2008 Salı

Galatasaray: 1 - Fenerbahçe: 0

Son zamanların belki de en sakin maç öncesine sahip bir derbiydi Galatasaray-Fenerbahçe derbisi. Sezonun erken finaliydi. Şampiyonu büyük ölçüde tayin edecekti. İkili averajda da üstünlüğü ele geçireceği için Fenerbahçe'ye beraberlik de yetecekti. Yabancısız, teknik direktörsüz Galatasaray'ımıza ise galibiyetten başka hiçbir sonuç yaramayacaktı. Üstelik durumun beraberinde getirdiği sinir ve stres de cabasıydı. Yine de Ali Sami Yen Stadyumu'nu dolduracak taraftar sabretmeyi, gerektiğinde de stadı eski günlerine döndürmeyi bilirdi.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u 3-0 gibi net bir skorla mağlup ettikten sonra. Lider Fenerbahçe ile puan puana zirve mücadelemizi sürdürmüştük. Yine de puan eşitliği işimize yaramıyordu. Kalan haftalar için inisiyatif elimizdeydi. Yani kendi göbek bağımızı kendimiz kesecektik. Bunun için ligin 32.haftasında konuk edeceğimiz ezeli rakibimizi yenmekten başka çıkar yolumuz yoktu. Yendiğimiz takdirde kalan iki haftaya 3 puanlık bir farkla önde girme avantajına sahip olacak, aksi takdirde Şampiyonlar Ligi'ni dahi zora sokacaktık. Dolayısıyla böyle bir derbinin öncesinde büyük gerilimlerin yaşanacağı tahmin edilirken, maç saatine dek sadece Hakan Şükür'ün "Kutlu Doğum Haftası'na yakışır bir derbi olsun" sözü tartışılmıştı. Sahada son sözü söyleyecek olanlar ise kulakları tıkalı bir şekilde kamptaydı.
Maç günü İstanbul'daki yağışlı hava bile Ali Sami Yen'in gelin gibi süslenmesini ve ortaya çıkan karnaval havasını engelleyememişti. Stadyum çevresinde binlerce Galatasaraylı zaferden ve şampiyonluktan emin bir şekilde marşlar ve şarkılar söylüyor, maça hazırlanıyordu. Stadyum içinde de hiçbir şey farklı değildi. Fazlası da vardı hatta. Tribünlerin önüne konuşlandırılmış konfeti makinaları, dağıtılan sarı kırmızı damalı bayraklar, erkenden dolan tribünler ve hatta kapatıldıkları kafesi doldurarak kareası tamamlayan Fenerbahçe taraftarları. Maç henüz başlamamıştı ama bu durum tarafların birbirlerine giydirmeye başlamasına engel değildi. Civciv gibi sapsarı gelmiş 1500'e yakın Fenerbahçe taraftarının takımlarına sahip çıkmasını izledik önce. Alacağı tepkilerden korkarak ısınmaya kulaklıkla çıkan Volkan ve saz arkadaşlarını tribüne çağırarak alkışladılar, moral verdiler. Ne de olsa Fenerbahçe taraftarı hep destek, tam destek verirdi. Alemin Kralı sahaya çıktığında ise Ali Sami Yen eski günlerini anımsattı bir anda. Kulakları sağır eden bir tezahürat, etrafta uçuşan konfetiler, tribünlerde ileri geri hareket eden atkılar ve melül melül etrafta olan biteni izleyen rakip takım ile taraftarları. Zafer için kapan kurulmuş, av saatinin başlaması bekleniyordu.
Maç başladığında tribünlere takım da ayak uydurmuş ve ilk dakikalardan itibaren 8 yabancı futbolcuyla sahaya çıkan rakibini kendi sahasına hapsetmişti. 26.dakikaya kadar baskılı oynayan ancak ciddi gol pozisyonuna girmekte zorlanan takımımız bu dakikada Emre'nin yaklaşık 60 metrelik uzun pasında topla buluşan Ümit'in çektiği şutun direkten topu ile rakip kaleyi sarsmaya başladı. Fenerbahçe maçlarında sahip olduğumuz dillere destan şanssızlık yine kendini göstermiş oldu. Bu pozisyondan 4 dakika sonra Shabani Nonda savunmadan seken topa bekletmeden vurdu ve top kaleci Volkan'ın şaşkın bakışları arasında doksan diye tabir edilen noktayı adeta yalayarak dışarı gitti. 33.dakikada sahneye yine Nonda çıktı. Sağ çaprazda topla buluşan Kongo'lu futbolcu kimsenin beklemediği anda sürpriz bir şut çıkarsa da kaleci Volkan bu topu da kornere çelmeyi başardı. Devrenin sonlarına yaklaşırken Sabri orta saha çizgisine yakın bir yerden ceza sahasına doğru uzun bir top oynadı. Kaleci Volkan ve savunma oyuncusu Edu topa aynı anda çıkında aralarında yaşadıkları anlaşmazlık sonucu top her ikisini de aşıp Galatasaray'ın sahadaki tek yabancısı Nonda'nın önüne düştü. Bomboş kale ile karşı karşıya kalan Nonda ise hafif bir kafa vuruşu ile topu Fenerbahçe ağlarına göndererek skoru 1-0 Galatasaray lehine çevirdi. Kalan dakikalarda her iki taraf da ciddi bir pozisyon üretemedi ve maçın ilk yarısı sona erdi.
İkinci yarıda herkes Fenerbahçe'nin baskılı bir oyun oynayacağını düşünürken Galatasaray oyundaki kontrolü hâlâ elinde tutuyordu. 62'nci dakikada Nonda'nın yerine oyuna dahil olan "çok konuşulan adam" Hakan Şükür 71'inci dakikada ceza sahası içinde topla buluştu. Kaleci Volkan ile karşı karşıya kalan Kral'a Edu'nun arkadan müdahalesi sonucu oluşan net penaltı pozisyonunu hakem Fırat Aydınus devam ettirerek maçın kaderine doğrudan etki etti. 81'inci dakikada da Ayhan ile rakibi ikiye iki yakaladık. Ayhan pasında topla buluşan Hakan Şükür'ün vuruşunda top savunmaya çarparak kornere gitti. Kalan dakikalarda da skora etki edecek bir gelişme olmayınca Galatasaray'ımız sahadan 1-0'lık galibiyetle ayrılarak puanını 73'e çıkardı ve kalan 2 haftaya lider olarak girdi. Takımımız önümüzdeki hafta bu sezon büyük bir çıkış yakalayan ve 70 puan ile üçüncü sırada yer alan Sivasspor'a konuk olacak. Kalan haftalarda bir beraberlik opsiyonumuz bulunsa da Galatasaray'ımız orada da galibiyet için mücadele verecek.
Maçın ardından yenilgiyi hak ettiklerini belirten Fenerbahçelilerin dışında hazımsızlıklarını gideremeyenler de vardı. Bunlardan biri Ercan Saatçi'ydi mesela. Maç öncesi yapılan koreografide yer alan sarı, kırmızı ve yeşil renklerden oluşması kendisini rahatsız etmiş. Ancak kendisi Galatasaray'ın 103 yıldır sarı-kırmızı forma ile yeşil zeminler üzerinde mücadele ettiğini mağlubiyetin acısı ile unutuvermiş. Olur öyle. Hazmededur.
Bir ikinci hazımsız Fenerbahçeli tayfa da Fenerbahçe'yi Samandıra Tesisleri'nde karşılamış ve "Hep destek, tam destek" vermiş. Nasıl mı? Buyrun;

28 Nisan 2008 Pazartesi

Galatasaray: 92 - Efes Pilsen: 76

Galatasaray'ımız Beko Basketbol Ligi'nde normal sezonun son maçında Ayhan Şahenk'te lig ikincisi Efes Pilsen'i konuk etti. Maç boyunca rakibinden üstün bir oyun sergiyen Galatasaray'ımız eksik oyuncularına rağmen sahadan 16 sayılık farkla, 92-76 galip ayrılmayı başararak normal sezonu Beşiktaş, Efes Pilsen, Fenerbahçe Ülker ve Türk Telekom'un ardından 5'inci sırada tamamladı. Bu sonuçların ardından Galatasaray'ımız playoff serisi çeyrek finalinde ligi dördüncü sırada tamamlayan Türk Telekom ile karşı karşıya gelecek. Normal sezonda taraflar birbirlerine karşı birer galibiyet aldıkları için seri 0-0'lık eşitlik ile başlayacak.

Galatasaray Finalde

Galatasaray Bayan Basketbol Takımımız playoff yarı final serisinin ikinci maçında Beşiktaş Akatlar Arena'da konuk olduğu rakibi Beşiktaş'ı 72-63 mağlup ederek adını finale yazdırdı. Sözde deplasmanda evsahibi takım taraftarının 3-4 katı sayıda bulunan taraftarımız bu işin sadece futbol maçında "Kartal gol gol gol" demekle olmadığını da kanıtlamış oldu. Basketbolcularımız final serisinde Fenerbahçe ile karşılacak ve final serisi 0-0'lık eşitlik ile başlayacak.

25 Nisan 2008 Cuma

Sarı Kırmızı Şeyler

Yeni bir blog açıldı. Benim değil. Bir arkadaşımın diyelim. Ama yine de tam anlamıyla onun değil aslında. O sadece hayatın içinden sarı-kırmızı karelerin sizlere ulaşmasına vesile olacak. Yakaladığı anda sarı ile kırmızıyı yan yana fotoğraflayıp oraya ekleyecek. Lâkin bunu tek başına da yapmayacak. Olur da sen, ben, o, biz, siz ve onlar sokakta yürürken, trafikte seyrederken, vapurda karşıya geçerken sarı ile kırmızı görürsek yan yana biz de fotoğraflayıp blogu açan şahsa gönderelim. O da daha çok sarı-kırmızı kareyi paylaşsın. Öyle işte... Merak edenler buradan gelsin.

BURADAN DA OLABİLİR

Bir Reklam Filmi

Sami Yen'e Gurur

Britanya merkezli bir medya merkezi tarafından hazırlanan listeye göre Avrupa'nın en iyi atmosferine sahip stadyumları listelendi. Artık oynanan her maçın ayrı bir kıymetinin olduğu emektar Ali Sami Yen Stadyumu bu listede kendine 4'üncü sırada yer buldu. Bunun dışında Ali Sami Yen Stadyumu şu sözlerle ifade edildi: "Stadı süsleyen ‘Welcome to Hell / Cehenneme Hoşgeldiniz’ pankartına katılmamak mümkün değil. Kapasitesi 22.500 kişi olmasına rağmen Galatasaray'ın stadındaki ses seviyesi ve yoğunluğu kulakları sağır edebilir."

Galatasaray: 89 - Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi: 71

Galatasaray'ımız Beko Basketbol Ligi'nin ertelenen maçında Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi'ni konuk etti. Sahadan 89-71'lik net bir galibiyetle ayrılan takımımızda, Chris Owens 15 sayı ve 6 ribaund ile takımın en skorer ismi oldu. Owens dışında Cenk Akyol ve Charles Gaines de 13'er sayı ile karşılaşmayı tamamladı.

Galatasaray: 77 - Beşiktaş: 48

Playoff çeyrek finalinde Ceyhan Belediyesi'ni geçeren yarı finalde Beşiktaş Cola Turka ile eşleşen bayan basketbol takımımız rakibiyle Ayhan Şahenk'te yaptığı ilk maçtan 77-48 galip ayrılarak 1-1 başlayan seride durumu 2-1 lehine çevirdi. İlk yarısı da 38-25 üstünlüğümüz ile tamamlanan maçta, Işıl Alben 21 sayı 8 ribaund ve 2 asistlik bir performans ortaya koyup galibiyette büyük pay sahibi oldu. Serinin ikinci maçı 26 Nisan Cumartesi günü Beşiktaş Akatlar Arena'da oynanacak. Galatasaray'ımız bu maçtan da galip ayrıldığı takdirde ismini finale yazdıracak.

Peşindeyiz Her Yerde!!!



23 Nisan 2008 Çarşamba

Taraftar Dediğin...

21 Nisan 2008 Pazartesi

İstanbul Büyükşehir Belediyespor: 0 - Galatasaray: 3

2005/2006 sezonunda elde ettiğimiz efsanevi şampiyonluğun dumanı hâlâ üzerinde tütüyor olsun, kimilerine göre Galatasaray tarihinin en değerli şampiyonluğudur o şampiyonluk. Öyle ki 14 yıllık bekleyişe son veren Eskişehirspor maçının ardından bile Galatasaray taraftarı bu denli duygu yoğunluğunu birarada yaşamamış, kalbini çıkarıp bir kenara koyamamış, her şeyi mantık çerçevesi içinde değerlendirmekten öteye gidememişti. Bu savlar da 14 Mayıs 2006'nın en kıymetli olduğunu savunanlardan... Belki de öyledir. Görecelidir. Kişiden kişiye değişir yani. O şampiyonluk alından akan tertemiz terin hak ettiği; saha içinde ve saha dışında gözlerimize gözlerimize sokulan ayak oyunlarına verilen en güzel cevaptı. Bir taraf el yordamıyla hedefe ulaşabileceğini umadururken, bir taraf sarısıyla kırmızısıyla, içi dışına çıkmış bir pantolon cebiyle, tüm olumsuzluklara karşı gerilen bir göğüsle zirveye inat ediyordu. Sezon sonu geldiğinde Hasan Şaş en iyi şekilde açıklıyordu olayı: "Allah'ın adaleti bu!"
İçinde bulunduğumuz ve 3 hafta sonra sona erecek olan 2007/2008 sezonunun da pek bir farkı yok o sezondan. Senaryo hemen hemen aynı. Küçük ayrıntılar ve düzeltmeler var. Geçmiş maç yazılarımda anlattığım şeyler var mesela. En yakın olanı için 2 hafta önce oynanan Gençlerbirliği - Galatasaray maç yazımı tekrar okuyabilirsiniz mesela. Üstelik bu sezon işimiz çok daha zor sanki. Lig Türkiye Ligi ama bir süreliğine zirveyi emanet alan takım maşallahı var Brezilya karması gibi. Kadroda Türk oyuncuya rastlamak neredeyse imkansızken, Galatasaray ise neredeyse öz be öz Türk bir kadroyla mücadelesine devam ediyor. Sezon başından beri bir türlü sakatlıkları geçmeyen futbolcuların peşindeki kutup ayısından ya da teknik direktörümüzün olmayışından bahsetmeyeceğim bile. Üstelik kimilerine göre kaçacak şampiyonluğun bahanesi yine aynı: Biz hâlâ fakir fukara edebiyatı yapıyoruz.
Fakir fukara edebiyatını, ak günü kara günü ayın 27'sine bırakalım. Biz düne dönelim. Sezonun ilk maçında Fenerbahçe taraftarının 1000-1500 kişisine ve birkaç hafta evvel Beşiktaş taraftarının 5000 kişisine karşılık dün Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nda 40000'e yakın Galatasaray taraftarı vardı. Eee tabii kimisi için stadyum dediğin şehir merkezinde olmalı. Aksi takdirde gitmeye değmez.
İlk resimde de görüldüğü üzere geçen hafta oynadığımız Trabzonspor maçı sırasında tribünde asılı olan pankarttaki 5 rakamının üzeri çizilmiş. Hedefe sadece 4 maç kalmıştı. Rakip ise bu sezon "3 büyükler" ile yaptığı maçların hiçbirinde yenilgi yüzü görmeyen Abdullah Avcı ve Arif Erdem'li İstanbul Büyükşehir Belediyespor'du. Üstelik rakipte aşina olduğumuz isimler sadece bunlar değildi. Biraz hava değişikliği için gönderdiğimiz Necati Ateş ve Aydın Yılmaz da oradaydı. Hâl böyle olunca dedikodular aldı başını yürüdü. Fazla kafa patlatmaya gerek yok anlamak için. Bu maçta Galatasaray'ın galibiyeti kesindi, çünkü rakip Galatasaray'ın pilot takımı gibiydi. Nasıl olsa maçı verirdi. Ancak böyle düşünenler maçın henüz 2'nci dakikasında yamuldular. Feldkamp ayrıldıktan sonra bir nebze olsun kendini bulan ve her geçen hafta üzerine koymaya devam eden Cassio Soarez De Souza Lincoln sağ kanatta yaptığı pres sonrası kazandığı topu ceza sahasında bulunan Arda'ya doğru kesti. Ancak o topu ağlara atmak için Arda'dan daha hevesli bir genç vardı. Adı Kerim, soyadı Zengin'di. Bu genç Fenerbahçe'nin İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a 1 sezonluğuna kiraladığı Kerim'in ta kendisiydi. Sağolsun uğraştırmadan bizi tüm dedikodulara kendisi koydu son noktayı: 0-1.
Sonraki dakikalarda da bu sezonki en iyi performanslarından birini ortaya koyan Lincoln şov devam etti. Skor tabelası 60'ıncı dakikayı işaret ederken Barış'ın ceza sahasında gördüğü Lincoln, sağ çaprazda topla buluştu. Rakip takım oyuncuları o sırada Lincoln'ü tost etmekle meşgul oldukları için Lincoln topa istediği gibi vuramadı. Top kaleye doğru usulca ilerlerken topun kaleci Hasagiç'te kalacağını tahmin eden Lincoln hakeme penaltı itirazı etmekteydi. Aniden gelişti her şey. Tribünlerden gelen sesle başını çevirdi Lincoln ve kaleye baktı. Birkaç saniye evvel yapmış olduğu kötü şut her şeye rağmen kaleci Hasagiç'i kontrpiyede bırakmış ve ağlara kavuşmuştu: 0-2.
Bu golden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyespor'lu futbolcular bir futbol müsabakasında olduklarını unutmaya başladılar. Galatasaraylı oyuncular sahada adeta dayak yerken maçın hakemi Selçuk Dereli bu pozisyonları sadece izlemekle yetindiği için rakip oyuncular daha da yüz bulmaya başladılar. Ve fakat Ümit Karan'ın yerine oyuna dahil olan Kral Hakan Şükür 90'ıncı dakikada Arda'nın muhteşem pasına ihanet etmedi ve sol ayağıyla arka köşeye topu bıraktı: 0-3.
Bu maçın ardında ligin lideri Fenerbahçe ile aynı puana sahip olmamıza rağmen ikinci sırada devam etmekteyiz. Lâkin haftaya Ali Sami Yen Stadyumu'nda ligin erken finalinde Fenerbahçe'yi konuk edeceğiz. Ali Sami Yen'in özlenen cehennemi atmosferi, tribünleri dolduracak muhteşem taraftar ve 11 inançlı Aslan parçası ile liderliği alıp işi büyük oranda bitirmek istiyoruz. Kaderimiz kendi ellerimizde!!!

OYAK Renault: 83 - Galatasaray: 78

Beko Basketbol Ligi'nin 29.haftasında konuk olduğumuz OYAK Renault'ya bir kez uzatmaya giden maçta 83-78 yenilerek ligdeki kötü gidişatımızı sürdürdük ve yaklaşan playofflar öncesi ligdeki kritik durumumuzu koruduk. Playoff sıralamaları için oldukça önem arz eden maçta Robert Hite ve sezonu kapatan Tufan Ersöz'den yoksun oynayan Galatasaray'ımız hücumdaki gücünden eksik olarak mücadele verdi. İlk çeyreği 21-16 önde kapatmayı başarsak da karşılaşmanın ikinci çeyreğinde evsahibi takım oyuncusu Wooldridge'yi durduramayınca maçın ilk yarısı 38-33 OYAK Renault'un üstünlüğü ile geçildi. Son çeyreğe de 58-53 önde girmeyi başaran evsahibi ekip son 10 dakikalık periyotta biraz aksayınca Galatasaray'ımız skoru 72-72'ye getirerek maçın uzatmaya kalmasını sağladı. Uzatma bölümünde sayı üretmekten zorlanan takımımız savunmada yaptığı hataların da kurbanı olarak karşılaşmadan yenik ayrıldı. Haftaiçi oynayacağımız erteleme maçını ve haftasonu oynayacağımız Efes Pilsen maçını playoffa avantajlı girebilmek için mutlak surette kazanmamız gerek. Her iki maç da Ayhan Şahenk'de oynanacak yalnız Efes Pilsen maçı büyük olasılıkla futbolda Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin oynanacağı güne denk geleceği için salonu boş görecek olmamız kuvvetle muhtemel. Umarım ben yanılırım.

18 Nisan 2008 Cuma

Yorumsuz!

Galatasaray: 3 - Real Madrid: 2 (2000/01 sezonu Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final ilk maçı)

Galatasaray: 1 - Gençlerbirliği: 1

Geride bıraktığımız salı günü Türkiye Kupası yarı finalinde deplasmanda aldığımız 1-0'lık mağlubiyetin rövanşında Ali Sami Yen'de Gençlerbirliği'ni konuk ettik. Kupanın çeyrek finalinde Fenerbahçe'yi eledikten sonra hemen hemen herkes kupanın alınacağına kesin gözüyle bakıyordu. Ancak yapılan teknik hatalar ve Trabzonspor maçının yorgunluğu Galatasaray'a pahalıya patladı. 1-0'lık deplasman yenilgisinin rövanşında Gençlerbirliği karşısında teslim bayrağını salladık. Koca maç boyunca pozisyon üretmekte zorlanmış olduğumuzu geçelim, Gençlerbirliği'nin tarihi bir farkı kaçırdığını da ekleyelim. Aslında maça çok da kötü başlamadı Galatasaray. İlk yarım saatte Gençlerbirliği kalesini ablukaya alıp şut üstüne şut yağdırılmasına karşın top kaleye girmemekte direndi. 30'uncu dakikadan itibaren oyunda üstünlük rakip takıma geçti. Karşılaşmanın kilit dakikası ise 60'ıncı dakika oldu. Bu dakikada takımın teknik sorumlusu Cevat Gürer, Servet'i oyun dışına alıp orta sahayı beşledi. Haliyle artık dünya futbolundan silinen 3-5-2 tozlu sayfalardan Galatasaray futbol takımına ulaştırıldı. Maçın bitmesine 30 dakika varken alınacak bir risk değildi bu. Hele savunma Servet'ten alınıp Emre'ye yıkılacaksa... Zaten değişimin ardından tehlike akın akın kendini belli etmeye başladı. Gençlerbirliği pozisyon pozisyona girdi. İlk maçın sonucundan bihaber olan biri gole ihtiyacı olan tarafın Gençlerbirliği olduğu sanırdı. 15 dakika devam eden direnişin akabinde Gençlerbirliği toplarından bir tanesi 74.dakikada Ali Sami Yen'in surlarından birini yerle bir etti. Şehir düştü...
Kalan dakikalar pek bir şey getirmeyecekti. Maç başından beri tek bir gol atmakta zorlanan takım kalan 15 dakikada 3 gol birden bulamayacaktı. 89'da Ümit'in ayağından gelen gol karşı taarruzun başarıya ulaşmasına yetmedi. Maç başından beri vasat bir futbol ortaya koyan Lincoln de uzatma anlarında kazanılan uyduruk penaltıyı kaçırarak kötü oyununu taçlandırdı.
"Şampiyonluk bizim, kupa bizim" diyorduk! Kupa kaçtı avuçlardan. Fenerbahçe'yi elemenin de pek bir manası kalmadı artık. Ne denir kaybedilen maçların ardından; "Önümüzdeki maçlara bakacağız"... Bakmalıyız! Kupa kaçtı, bari lig kaçmasın!

16 Nisan 2008 Çarşamba

Galatasaray: 67 - Dinamo Moskova: 84

ULEB Kupası Dörtlü Final'inde Joventut Badalona'ya mağlup olduktan sonra kupada Rus temsilcisi Dinamo Moskova ile 3'üncülük müsabakasına çıktık. Karşılaşmanın ilk yarısı hakemlerin Galatasaray alehinde verdiği yanlış kararlar yüzünden 44-31 Rus temsilcisinin üstünlüğü ile geçildi. Karşılaşmanın 24.dakikasında Galatasaray etkili oyununun meyvesini skoru 48-48'e getirerek alsa da takip eden 10 dakika boyunca sayı üretemeyince farkın açılmasını da engelleyemedi. Karşılaşmayı 84-67 kazanan Rus temsilcisi önümüzdeki sezon ULEB Kupası'na doğrudan katılma hakkı kazandı. Avrupa'da bu sezon en ileriye giden Türk ekibi olmayı başardıkları için Aslanlarımızı ayakta alkışlıyoruz.

Galatasaray: 83 - Joventut Badalona: 90

ULEB Kupası'nın Sekizli Final'inde Beşiktaş Cola Turka'yı eleyerek ismini yarı finale yazdıran Galatasaray basketbol takımı geride bıraktığımız cumartesi akşamı yine İtalya'nın Torino kentinde finale kalma mücadelesi verdi. Karşımızdaki takım sezon başında beri kupanın favorisi olarak gösterilen İspanyol temsilcisi Joventut Badalona'ydı. Maç boyunca dişe diş bir mücadele ortaya koysak da rakibin gücüne hakemlerin kötü yönetimi de eklenince sahadan 7 sayılık farkla, 90-83 mağlup olarak final şansını kaybettik. Robert Hite'nin 26 sayılı performansı da galibiyete yetmedi.

13 Nisan 2008 Pazar

Galatasaray: 1 - Trabzonspor: 0

Geçen haftanın çamurlu formalarının ardından sağdaki resim bu haftayı çok güzel şekilde özetliyor aslında. İnancın bir simgesi o pankart. Tüm zorluklara karşı bir başkaldırı örneği aynı zamanda. Avına odaklanan aslanın son hamlesini yapmadan önce zamanı yavaşlatmasının kelimelere vurulmuş hâli belki de. Evet, maçtan önce kalan 5'di, artık 4. Maçtan önce söylemiştik zaten. Aslında haftalardır söylüyoruz. Galatasaray'ın olduğu yerde rakibi sadece kendisidir.
Ligin 30.haftasında konuk ettiğimiz Trabzonspor'u ilk yarıdaki maçın skoru ile mağlup edip evine eli boş gönderdik. Pek de bir amacı yoktu Trabzonspor'un. Ne küme düşecek ne de Avrupa kapılarından içeri girmeye çalışacaktı. Ancak ne de olsa rakibi Galatasaray'dı ve yılların getirdiği rekabete ihanet edemezlerdi. Lâkin Ali Sami Yen'e gelirken karşılarında bu denli iyi bir Galatasaray bulacaklarını tahmin etmiyor olmalıydılar. Zira biz bile edemiyorduk.
Maç başladığında geçmiş haftalarda izlediğimizden de farklı bir Galatasaray vardı sahada. Uzun zamandır taraftar takımını bu denli istekli görmemişti. Öyle ki 30'unu devirmiş, bir zamanların dinamosu Okan Buruk eski günlerini aratmadı. O günleri tribünde izleme fırsatını tarih sayfalarında bırakan bana süper bir armağan gibiydi bu. Sonra yanında onu destekleyenleri de unutmamak lâzım. Bu sezon kendini aşmış bir Mehmet Topal, altın sezonunu yaşayan Ayhan Akman ve takımın genç yıldızı Arda... Bu dört isim orta sahada öyle bir mücadele verdiler ki Trabzonspor ilk dakikalardan itibaren baskının esiri oldu. Şayet Hakan Şükür ve Ümit Karan biraz becerikli olabilseler henüz ilk yarı sonunda Galatasaray çok farklı bir galibiyeti garantileyebilirdi. Ancak belliydi... Trabzonspor kalesine büyü yapılmıştı ve kalelerin bir an önce değişmesi gerekiyordu.
İkinci yarı başladığında da oyunda pek bir farklılık yoktu. Trabzonspor yine pozisyona giremiyor, Galatasaray yine oyunu rakip yarı alana yığıyordu. Neyse ki kalelerin değişmesi meyvesini verdi. Büyücüye verilen para sadece tek kaleyi lanetlemek için yeterliydi belli ki. 50.dakikada Ümit'in soldan içeri kestiği topu Arda güzel bir vuruşla filelere gönderdi. Bu dakikadan sonra skorun da etkisiyle ortada geçen oyun son dakikalarda yine ivme kazandı. Son 5 dakikada Nonda ve Hakan Balta ile çok net iki pozisyondan daha yararlanamadık. Ancak bunların hiçbiri maçı kazanmamıza bir engel değildi.
Trabzonspor maçının ardından ipleri hâlâ kendi elimizde tutuyoruz. Haftaya Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nun yollarını aşındırmak için gün sayıyoruz...

11 Nisan 2008 Cuma

Galatasaray: 61 - Beşiktaş Cola Turka: 60

"Kasım 1999'da Avrupa'da bahisçiler Galatasaray'ın 2000 UEFA Kupası'nı alma ihtimalini 1'e 250 olarak hesapladı. Ama burada, Türkiye'de, kimileri için tek bir ihtimal vardı"... Galatasaray futbol takımı 1999 yılında çıktığı 17 maçlık uzun maratonun sonunda Avrupa futbolunun en büyük ikinci kupası olan UEFA Kupası'nı kaldırmadan önce bırakın Avrupa'yı, kendi içimizde bile bu ihtimali veren yoktu belki de bu başarıya. Ancak 17 Mayıs 2000 akşamı Galatasaray futbol takımı Parken Stadyumu'na, çıktığı her turda favori gösterilen rakiplerini elemiş olarak bulunuyordu. O maçta da favori değildi Galatasaray. Karşıdaki takım Arsenal'di ne de olsa. İsmi vardı bir kere. Ama Arsenal sahip olduğu ismi kurulduğu an mı kazanmıştı? İsmini duyurmanın yolu başarıdan geçerdi ve bunun için tüm şartlar hazırdı. Galatasaray futbol takımı Arsenal'i mağlup edip Avrupa'nın 2 numaralı kupasını kaldırmayı başarmıştı.
Aradan 8 yıl geçti. Futbol takımımız değil bu kez Avrupa'nın 2 numaralı kupasını kovalayan. 2 sene evvel ligde kalmayı playoff maçları ile başaran Galatasaray basketbol takımı, yeniden yapılanma sürecinde muhteşem işler başarıyor bu sezon. Her ne kadar hesapta olmayan Türkiye Kupası yenilgileri ile sezona başlasa da, takım gün geçtikçe kendini toparladı. Son zamanlarda sezonun verdiği yorgunluk ile bir ara ligde yakaladığı liderlikten olsa da, ilk defa katıldığımız futboldaki UEFA Kupası ile eşdeğer olan ULEB Kupası'nda yarı finale adımızı yazdırmayı başardık. Bir zamanların "Yenilmez Armada"sı, İtalya'nın Torino kentinde gerçekleştirilen sekizli finalde bir başka Türk ekibi Beşiktaş ile dün yarı finale kalma mücadelesine çıktı. Maçtan önceki senaryo bilindikti. Favori her zamanki gibi rakibimizdi. Ancak bizim de adımız Galatasaray'dı. Maçı kazanma ihtimali %25 olarak görülen Aslanlarımız maç boyunca oynadıkları muhteşem basketbol ile sonuna kadar hak ettiği galibiyete ulaşmayı başardı. Maçın başında oyunda hakimiyeti eline alan Galatasaray'ımız, karşılaşmanın bitmesine 1 dakika kala oyunda ilk defa geriye düşse de hak ettiği yarı finalden olmaya hiç de niyetli değildi. Cüneyt Erden maçın bitimine 7 saniye kala, Galatasaray 60-58 gerideyken, attığı 3 sayılık şutta isabet sağlayınca salon bayram yerine döndü. Kalan 7 saniyede savunma üzerine düşeni yapınca yarı finalin kapısından içeri adımımızı atmış olduk. Bu sonuçla yıllar sonra bir Türk takımı Avrupa kupalarında dörtlü finale erişmiş oldu.
Yarı finalde ise İspanya'nın en kuvvetli ekiplerinden ve ULEB Kupası'nın da favorisi olarak gösterilen Joventut Badalona oldu. İspanyol temsilcisi Avrupa'nın en zorlu ligi olarak tasvir edilen İspanya liginde ikinci sırada bulunuyor. Bu sezon ULEB Kupası'nda yapmış olduğu 16 maçtaki tek yenilgisini Türk Telekom'dan aldı.
Alnınızdan öpüyoruz Potanın Aslanları!

Gençlerbirliği: 0 - Galatasaray: 1

Her hafta aynı masallar okunuyor Turkcell Süper Lig'de. Hem de anlatanlar öylesine etkili anlatıyorlar ki bu masalları kamuoyunu anında derin bir uykuya daldırıyorlar. Güç bela ayık kalmayı başaranlar daima kötülerin kazandığı bu masallara şiddetle karşı çıksalar da sesleri kimseyi uykudan uyandırmaya yetmiyor.
Bir hafta önce İnönü Stadyumu'nda Beşiktaş'ı şaibeli bir golle mağlup eden ve ceza alanı içinde ellediği toplar görünmeyen Fenerbahçe bu hafta oynanan Kayserispor maçında yıllarca unutulmayacak ve tarihin altın sayfalarına kara bir leke olarak geçecek bir galibiyete imza attı. Sahada Kayserispor teknik direktörü Tolunay Kafkas'ın deyimiyle tam bir zavallı vardı. Söz konusu zavallı maçın hakemi Hakan Sivriservi'den başkası değildi. Hani hep sorarız ya Şampiyonlar Ligi'nde, Avrupa Şampiyonası'nda ve hatta Dünya Kupası'nda üçüncü hatta dördüncü dünya ülkelerinden hakemler maçlar yönetirken Türkiye'den neden hakem çağrılmaz diye, işte bunun cevabını uygulamalı olarak, tüm futbol kamuoyunun gözlerine gözlerine sokarak verdi Hakan Sivriservi. Dünya futbol tarihinin en komik penaltısını mağlup durumdaki Fenerbahçe lehine çalması yetmedi, nereden baksanız 2 dakika bile durmamış maça 5 dakika ilave edip 90+6'da Fenerbahçe'ye galibiyet golünü de dolaylı olarak hediye etti. Her zaman mali durumunun yüksekliğiyle, stadyumu ile ve takıma kazandırdığı dünyaca ünlü yıldızlarla övünen Fenerbahçe Turkcell Süper Lig şampiyonluğu için hakemlerin yardımına muhtaç kalmış. Gerçekten büyük takımmış şu Fenerbahçe...
Peki 29.haftada Galatasaray cephesinde neler yaşandı. Gençlerbirliği maçı arifesinde teknik direktör Karl Heinz Feldkamp ve ekibinin istifası gündemde bomba etkisi yarattı. Takımdaki eksikler, rayına oturtulmayı bekleyen idari sorunlar ve adaletsiz bir ligdeki yarışına devam etmesini engelleyemezdi Galatasaray'ın. Engelleyemedi de... Patates tarlasını andıran bir zeminde en sonra Tromso'ya karşı oynamıştık hatırladığım kadarıyla. O vakitler Avrupa'ya erken havlu atmamıza sebebiyet veren zemin bu kez de azizliğini konuşturup Galatasaray'a şampiyonluk yolunda bir çelme takabilir miydi? Her ne kadar teknik yönlerini konuşturamasalar da mücadeleci yönlerini ortaya koydu üzerlerine sarı-kırmızı formayı geçirenler. Maç sona erdiğinde sarı-kırmızı formalar balçıkla kaplıyken, kırmızı-siyah formalar saat 19:00'da nasılsa o vakit de öyleydi. Nitekim futbol her zaman nankör değildir. Teknik heyetsiz Galatasaray 88.dakikada Lincoln'ün ayağından bulduğu altın gol ile bıyık altından gülenleri bir hafta daha hayal kırıklığına boğdu. Kalan haftalarda ipleri kendi elimizde tutmayı başardık. Adaletsiz ligin adaletinin dağıtılacağı hafta olan 32.haftayı heyecanla bekliyoruz...

10 Nisan 2008 Perşembe

Türk Telekom: 88 - Galatasaray: 72

Beko Basketbol Ligi'nin 27.haftasında başkentte Türk Telekom'a konuk olduk. Kalan haftalarda ligi en iyi şekilde sonlandırıp playoffa iyi bir derece ile girmeyi hedefleyen takımımız ligin ilk yarısındaki maçta Ayhan Şahenk'te mağlup ettiği rakibine 88-72'lik skorla boyun eğerek ilk 4 yolunda büyük yara aldı. Karşılaşmanın ilk yarısında başa baş bir oyun ortaya koymayı başaran Galatasaray, maçın ikinci yarısına çok kötü başladı ve El Amin'in sayılarına engel olamayarak farkın açılmasına göz yumdu. Kalan dakikalarda skoru lehine çevirmeyi başaramayan Galatasaray son altı maçta dördüncü yenilgisini alarak hem kötü gidişe devam etti, hem de ULEB Kupası'ndaki Beşiktaş Cola Turka maçı öncesi moral bulamadı.