16 Şubat 2008 Cumartesi

Galatasaray: 0 - Bayer Leverkusen: 0

Beceriksizliğimize mi yansak, yıllar önce bir Werder Bremen maçında Ali Sami Yen'de karşılaşılan tablonun aynısına rastlamış olduğumuza mı yakınsak, yoksa her şeye rağmen muhteşem bir taraftara ve demir gibi bir takıma sahip olduğumuza mı sevinsek? Her şeyi baştan almak daha doğru olacaktır sanırım.
Geride bıraktığımız çarşamba gecesi Ali Sami Yen Stadyumu'nda UEFA Kupası 3.tur ilk maçı için Bayer Leverkusen'i konuk ettik. Maç günü İstanbul'da etkin olan fırtınaya akşam saatlerinde kar da dahil olunca kendimizi bir anda Helsingborg maçındakinden de beter bir tabloya tanıklık eder halde bulduk. Ancak bir bestede de demiyor muyduk "Beraber yürüdük yağan yağmurda" diye. Her ne kadar bestede yağmurdan bahsedilse de biz işi daha da büyütüp Sevgililer Günü arifesinde tuttuk mabedin yolunu. Yaşanan turnike sorunu nedeniyle maçın başlamasına 5 dakika kala dışarıda kalan yüzlerce insanın çektiği rezillikten bahsetmeyeceğim. Ancak aşkları uğruna bin bir zorluğa göğüs gerip de stadyuma girmeyi başaranlar bir anda kendilerini cehennemi bir sıcaklığın içinde hissetiler. Mabette bangır bangır Il Padrino çalarken Eski Açık'ta boydan boya oluşan koreografi Almanları şaşkına çeviriyordu. Galatasaray atkılı bir Don Vito Carleone sırtında Avrupa'yı sembolize eden bir simge bulunan adama el öptürüyordu. The Godfather'i izleyenler bilir... Carleone ailesi büyük bir gücü simegelerken an gelir çalkantılar yaşar. Ancak herkesin yıkılmasına kesin gözüyle baktığı aile yeniden eski gücüne kavuşur. Bu bakımdan koreografide anlatılmak istenen son derece manidardı.
Gelelim maça... Kalli Lincoln ve Nonda'yı kulübeye yollayıp sahaya yine tamamı Türk oyunculardan oluşan bir kadro sürdü. Sahadaki aslanlar formanın hakkını sonuna kadar verdiler. Daha ilk dakikalarda Bundesliga üçüncüsünü sahasına hapsettiler. Ancak devre arasına kadar Leverkusen yarı alanında geçen karşılaşmada özellikle Arda ve Hakan Şükür ile yakaladığımız pozisyonları gol yapamayınca hakemin ilk 45 dakikayı tayin eden düdüğü duyulduğunda skor tabelasında 0-0 yazıyordu. Ancak inanıyorduk biz her şeyin iyi olacağına...
İkinci yarı başladığında Ali Sami Yen'in üzerini örten kara bulutlar biraz daha agresifleşmiş, 25000 kişinin gözlerini beyaz kör etmişti. Sahada verilen mücadeleyi takip etmekte zorlanan gözlere inat, boğazlar patlatıldı Tabiat Ana'ya bir mesaj göndermek için. Kalecimiz Orkun kendisine top gelmemesinden ötürü yakınırken arkadaşları rakip yarı alanda skoru değiştirmek için uğraşıyordu. Önce Ümit, sonra da Nonda boş kaleye topu gönderemeyince grup maçları geldi ister istemez aklımıza. Beceriksizlik değildi bu, biliyorduk. Yoksa son vuruşlarda üzerine tanınmayan Ümit'in ve bu seneki en etkili transferlerimizden Nonda'nın o topları gol yapamaması karda çiçek açması kadar imkansızdı. Austria Wien maçında yanımızda olan şans perileri sanki "Bu kadar şans yeter size" der gibiydi.
Maç başladığı gibi bitti. Fakat biz hâlâ inanıyoruz her şeyin iyi olacağına... Tabiat Ana ve şans perileri... Sizi de bekleriz haftaya yaşayacağımız tur kutlamalarına!

7 yorum:

bilog dedi ki...

hurriyet gazetesinin don carleone koreografisi için yaptığı yorumu burdan görebilirsiniz.

bilog dedi ki...

hayır, iddaa ediyorum burdan görebilirsiniz:)

bilog dedi ki...

son deneme

bilog dedi ki...

yettin ama

bilog dedi ki...

nihayet!

Anıl dedi ki...

Kutlamak lâzım Hürriyet'i :)

bilog dedi ki...

bence beni de. 5 yorumda toparlayabildim ne demek istediğimi:)