skip to main |
skip to sidebar
Maçın üzerinden epey geçti ve bana maç hakkında söylenecek pek bir şey kalmadı esasında. Hâl böyle olunca oynanan oyundan farklı bir noktaya değineceğim. Galatasaray tribünlerinin son yıllarda yaşadığı büyük düşüşü kimsenin inkar edecek bir durumu yok. Aksi yönde görüş beyan etmek basbayağı kendini kandırmaktır. 22 bin kişilik stadın bir türlü doldurulamayışına artık söyleyecek sözüm kalmadı ama tribünleri organize edenler hakkında belki birkaç şey söyleyebilirim. Galatasaray tribünlerinde bir ruh yok. Maçın başında hep bir ağızdan söylenen ve artık her stadyumda rastlanan üçlünün dışında ses getirecek, tempolu bir bestesi yok Galatasaraylılar'ın. Nevizade Geceleri söz konusu olduğunda nötr kalsam da son zamanlarda dile getirilen "Sen var ya sen..." diye başlayıp "...deplasman yolunda elimde sigaram..." ile devam eden tezahürata söyleyeceklerim var. Bir kere son derece sıradan ve bayağı olan, takıma zerre katkısı olmayan bu besteye Galatasaray tribünleri gereğinden fazla sahip çıkıyor. Bunu gözlemlemek için illa ki tribünde olmak da gerekmiyor üstelik. Nevizade Geceleri ile bir You'll Never Walk Alone havası yakalanmak isteniyor olabilir ama bence bu kadar yani, fazlası yok. "Sen Var Ya Sen"in temposuzluğu, anlamsızlığı, takımı ve taraftarı kamçılamanın aksine uyku getirici bir misyona sahip oluşu ince ince irdelenmeli kanısındayım. Öyle ya, tam bir koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denmesi durumudur bu. Harry Kewell ve Nonda'nın golleriyle 2-0 kazanılan Sivasspor maçı sırasında birçok kez kulağıma çalındı bu tezahürat. Artık takımı ateşleyecek, "mıy mıy"lıktan uzak tezahüratlara ihtiyacı var Galatasaray tribününün. Şu hâliyle takıma en ufak bir katkısı yok. En azından ben böyle düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder