23 Kasım 2009 Pazartesi

Galatasaray: 1 - Manisaspor: 1

Hafta ortası basketbol şubesinde zuhur eden skandalın futbol takımı üzerinde bir etkisi olabilir miydi? "Ne de olsa Türk kanına sahibiz" düşüncesinden yola çıkarsak gayet duygusal bir tümevarım gerçekleştirebiliriz aslında. Buna göre Galatasaraylı futbolcuların daha fazla hırslanması gerektiğine inananların sayısını yadsıyamayız. Öyle olmadı tabii... Belki gün içinde açıklanan ağır cezalar, belki kaptan Arda'nın domuz gribinin pençesine düşmesi, belki hava ve hatta belki de cıvadan ötürü Galatasaray dün geceki Manisaspor maçından galibiyetle ayrılamayarak Fenerbahçe'nin yenildiği haftada lider olma şansını tepti.
Geçtiğimiz hafta tüm Galatasaraylıların canını sıkan olayın cezaları Manisaspor ile oynanacak maçtan birkaç saat evvel açıklanmıştı. Çıkan karar Galatasaray Erkek Basketbol Takımının şu ana kadar oynadığı tüm maçlarda hükmen mağlup sayılması, buna ek olarak da 5 puanının silinmesi yönündeydi. Daha açık olmak gerekirse Türkiye Basketbol Federasyonu Galatasaray'a üstü kapalı olarak "Seni ligden düşürmüyorum, sürünmeni istiyorum" mesajı vermiştir. Ha, yapılmıştır bir hata ne ceza verilirse boynun bükük kabul eylemek zorundasın, o ayrı. Küçük hesap yapabilmek için geçtiğimiz sezona bir göz atmak gerekiyor. Ligde kalabilmek için 14'üncü sırayı elde etmeyi başaran Aliağa Petkim bunu 40 puan alarak başarmış. 6 haftası geride kalan 2009-2010 sezonunda gün itibariyle -4 puan ile dibe demir atmış olan Galatasaray'ın bu hesaba göre kalan 24 haftada 20 galibiyet alması gerekiyor. İşte tam da bu noktada TBF'nin vermek istediği üstü kapalı mesaj ile yollarımız kesişiyor. Bir önceki yazıda Galatasaray'ın uğraması gereken yaptırımla ilgili düşüncelerimi belirtmiştim ve en ufak bir değişiklik de yok bunda. Takıldığım nokta farklı, anlayan anladı.
Dünkü Galatasaray - Manisaspor maçında tribünlerde de bu olaya ithafen açılmış pankartlar göze çarpıyordu ki bunların başında hafta içinde görevinden istifa eden Yiğit Şardan'a sahip çıkılması geliyordu. Yiğit Şardan'ın adamlığı ve Galatasaray sevgisini tartışmak bana düşmez elbette. Benim inancım görevini yerine getiremeyen bir şahsın hangi mertebede olursa olsun başarısız olduğudur. Yiğit Şardan Galatasaray'dan kopmayacaktır, bu kâfidir.
Maça gelecek olursak... Tahmin etmesi güç bir durum değildi aslında. Fenerbahçe puan kaybetmişse Galatasaray da kaybeder, bu değişmez. Keita'nın yedek kulübesinde oturduğu maça üçlü önlibero anlayışından ödün vermeyerek başlayan Rijkaard maç hakkındaki tavrını belli etmişti sanki. Kendi evinde taraftar baskısıyla golü bulabilecek bir Galatasaray daha sonra liderlik için skoru koruyacaktı. İleride çoğalamayıp, Manisaspor'un bitmek bilmeyen presi karşısında ezilen takım ilk devrenin bitmesine yakın yoktan var olan pozisyonda Kewell'in ayağından gelen golle 1-0 öne geçti. Bu sezon atacağını da yiyeceğini de çok belli ediyor Galatasaray. 2003 yılından bu yana sabıkalı olan Müftüoğlu'nun skora etki eden kararlarına takılmadan yorumlayacak olursak dahi Manisaspor'un golü bulacağı aşikardı. Özellikle duran toplarda yaşanan bariz sıkıntı felakete davetiye çıkarıyordu. Nitekim karşılaşmanın son 10 dakikasına girilirken kullanılan bir köşe vuruşunda rakip oyuncunun kaçırılması sonucu skora eşitlik gelirken, dünkü Galatasaray'ın maçı çevirebileceğine inan taraftar yok denecek kadar azdı. Rakip yarı alanda çoğalamayan bir Galatasaray var. Nonda gol atıyor, fakat kesinlikle Baros kadar etkili değil. Keita sahada yoksa Galatasaray canlılığını kaybediyor ve gelecek hafta çok zorlu bir Bursa deplasmanı var. İlk yarı bitmeden liderlik hesabı yapanlar için evdeki hesap çarşıya uyacak mı, birkaç hafta içinde belli olacak.

Hiç yorum yok: