
Mustafa Sarp'ın yokluğunda orta üçlü Mehmet, Barış ve Ayhan ile kurulunca haliyle mücadele gücü düştü takımın. Bunun yanında ev sahibi ekibin maça aşırı bir motivasyonla başlaması da işin tuzu biberi oldu. Kendi takımı tanırım. Baskılı deplasmanlarda eli ayağına dolanır takımın. Korktuğum başıma geldiğinde maçtan ümidi kesmediysem eğer bunun sebebi Diyarbakırspor orta sahasının tempoyu daha fazla kaldıramayacağına olan inancımdı. Şayet yanılmadım. Yine de ilk yarının sonunda Sabri durumu 1-1'e getirmeseydi, belki şu an farklı cümleler kuruyor olabilirdim. İkinci yarıda ise ilk yarıya nazaran farklı bir Galatasaray vardı. Topu ayağında daha çok tutup, pas yapmaya çalışan takımın Arda'nın ayağından bulduğu galibiyet golü ders niteliğindeydi. Son 25 dakikada sorumsuzca oyundan atılan Barış'a "Almanya'da ne öğrendin sen kuzum?" sorusunu yöneltmemek hata olurdu sanırım.
Galatasaray, Fenerbahçe'nin maç yapmadan 3 puan kazandığı haftada zirvenin altı puan gerisine düşmemek için kazanmak zorunda olduğu maçtan galip ayrılmasını bildi. Geriye ise yapay dostluk görüntüleri kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder