
Allah var, bir haftadır maçı düşündükçe karnıma saplanan tarifi namümkün ağrıyı ancak çeken bilir. Mesele Beşiktaş ile olan mücadelemizin adı da derbi. Fakat bu hissi yaşatmıyor kesinlikle. Bunun sebebinin, genelde, Beşiktaş'a karşı üstün oluşumuz olduğuna da inanmıyorum. Yine de böylesi daha makbuldür belki, bilemedim şimdi. Uzun zamandır Fenerbahçe maçları işkence ile eşdeğer benim için. Üzülerek belirtmem gerekiyor ki bu maçların oynanacağı haftanın bir an evvel bitmesini istiyorum. Yine söylemeliyim ki Şükrü Saraçoğlu'nda oynanan son üç Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemedim ben. Dünkü dahil... O iki saatlik süre zarfı içerisinde elimden geldiğince soyutluyorum kendimi dünyadan. Nasıl becerebildiğimi birilerinin bana sorması gerek tabii ama oluyor işte bir şekilde. Dün mesela... Maç öncesi görüntüleri izliyorum evde. Son 10 yılı aklıma getirmemeye çalışıyorum. Hagi'nin "Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır" sözünün peşinden gidiyor olacağım ki az da olsa bir umut yeşertiyorum yüreğimde bu maça dair. Sonra düşünüyorum... Kadıköy'deki son galibiyeti aldığımız maçı bir türlü hatırlayamıyorum. Aralık 1999'da yaşım kaçtı ki? Oturup maç izliyor muydum acaba? Bunun önemi yok zaten. Düşünüyorum ve Hagi'nin sözünün geçersiz olduğu tek yerin Papazın Çayırı olduğuna kanaat getiriyorum. Neyse... Maç öncesi futbolcuların taraftarı selamlamaya gittiğini görüyorum. 10 yılın getireceği bir motivasyon olmalıydı. Umudum bunaydı aslında. Yanılgımı anlamam için pek bir süre geçmesine gerek yokmuş. Geçen yıldan sabıkalı takım kaptanımız Arda Turan, ısınmaya çıkan Fenerbahçeli futbolcuların arasına dalıp yumruklarını konuşturmaya başladı. Maçın kaybedildiği, az olan umudumun da söndüğü an o andı aslında. Kimse bana olayları F.Bahçeli oyuncuların körüklediğini anlatmaya çalışmasın, çünkü anlamamakta ısrarcıyım. Galatasaray'ın motivasyon konusunda bir sıkıntısı olduğu son derece aşikâr. Ben dünya üzerindeki hiçbir takımın derbi maçlara böylesine bir motivasyon ile hazırlandığını sanmıyorum. O an yaşananların başta Arda olmak üzere, takımdaki tüm oyunculara negatif bir etki edeceğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Bunu da geçelim... Ayrıntılara sonra değineceğim zaten. Maçın başlamasına 10 dakika kala evden dışarı attım kendimi. Kadıköy'deki maçları izlememenin bünyede yarattığı sinir ve stres, izlerken oluşandan daha hafif, deneyebilirsiniz gelecek sene. Deniz kenarına gittim ve iki geçmek bilmeyen saat boyunca öylece oturdum. Ali Sami Yen'de Nonda'nın golüyle 1-0 kazandığımız maçın son 10 dakikasını bile stadın tuvaletinde geçirmiş biri olarak Kadıköy'deki maçları izlememeyi tercih ediyor olmam kadar doğalı yoktur herhalde. Eve geldiğimde uzatma anları oynanıyordu. Kapıdan şöyle bir baktığımda Guiza seviniyordu. Geçelim...

Gaziantep'de oyuna kenardan çıkmak istemeyen Arda'nın önüne geçip adeta siper ören, Saraçoğlu'nda olmayacak bir penaltıya düdük çalan, Galatasaray'ın haklarını verecek kadar cesur olamayan, suratsız bir adam hakkında ise söyleyecek fazla sözüm yok. Dilimizde tüy bitti, değişmeye niyeti olmayan adamları sopayla mı değiştireceğiz? Oğuz Sarvan'ın kendisi neydi ki, Hakem Komitesi Başkanlığından ne olsun? Bunu da geçiniz...

Kısa bir süre öncesine kadar Fenerbahçe mağlubiyetleri sonrası uyku sözcüğü kaybolurdu hafızamdan. Maç sonrası spor programlarını izlemeyi bırakın, ne bir hafta boyunca televizyonu açardım ne de birkaç gün doğru dürüst yemek yiyebilirdim. Hani psikolojide öğrenilmiş çaresizlik vardır ya, işte bizim durumumuzun gittiği yer de sanıyorum ki burası. Dün akşam spor programlarını bile izledim, koymadı pek. Talihi değiştirebilme imkanı olanlar bu uğurda kendilerini yormamış, hırpalamamış, sıkıntı çekmemişken ben niye kendimi bu işkenceye mahrum bırakacaktım ki? Ne de olsa onlar dün gece, dün gece olmasa bile bu geceden itibaren başlarını yastıklarına rahat koyacaklar. Cepleri para dolu, kazanırlarsa tabii ki mutlu olacaklar, kaybederlerse de acısı anlık olacak. Fakat umudunu onların becerisine bağlamış milyonlarca kişi, tutunacak tek dalı takımı olan binlerce taraftar, bir o kadar suratsız karşısında ağzını açamayacak, öyle mi? Yok ya!
Dedim ya, Kadıköy'deki son karşılaşmamızı hatırlamıyorum ben. 13 yaşındaymışım o vakit. Az değilmişim ama hatırlamıyorum işte bir şekilde. 10 sene geçmiş üzerinden... Bir 10 sene daha geçebilir üzerinden, belki de daha fazla. Sorun ettiğim bu değil ki benim.
NOT: Dün gece maçtan sonra hiç yapmadığını yapıp, dakikalarca o iğrenç müzikler eşliğinde hoplayıp zıplayanları gösteren, ara ara boynunu eğip oturmuş Galatasaray taraftarlarını da kadraja alıp harmanlayan Lig TV'nin ise yatacak yeri yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder