4 Ekim 2009 Pazar

Ankaragücü: 3 - Galatasaray: 0

Birkaç haftadır kapıyı çalan mağlubiyet bugün kapıdan içeri girdi. Galatasaray deplasmanda Ankaragücü'ne 3-0 mağlup oldu ve bu sezonki ilk mağlubiyetini ağır bir sonuçla aldı. Aslına bakılırsa, daha önceki yazılarımda da söyledim, Panathinaikos maçından Sturm Graz maçına dek oynanan dört karşılaşmada bu mağlubiyetin sinyallerini almıştık. Bir kere rakiplere çok fazla pozisyon veriyorduk. Yakın bir zamanda savunmamızda bir patlama beklemiyor değildim. Sadece büyünün bozulmaması için dile getirmiyordum. Gollerden sonraki konsantrasyon düşüklüğü inadına devam ediyor Galatasaray'da. Maçın son 8 dakikasında ardı ardına yenen 3 golün başka bir açıklaması vardır yine de...
Geçtiğimiz hafta oynanan Eskişehirspor maçından sonra Rıdvan Dilmen, Frank Rijkaard'ın bir B planının olmadığından söz etmiş, deyim yerindeyse yer yerinden oynamıştı. Hafta boyunca pek çok spor yazarı Rıdvan'ın bu sözlerini tiye alan açıklamalar yapmışlardı. Şüphe yok ki Dilmen bu açıklamalarını ezberbozmaz biçimde devam eden maç içi oyuncu değişikliklerine bağlıyordu. Ankaragücü maçı sonunda bu yoldan tümevaran Bülent Tulun da adeta Dilmen'i onaylıyordu. Peki var mı böyle bir şey? Gerçekten Rijkaard'ın bir B planı yok mu? Yoksa günümüzün efsane takımı Barcelona'nın bugün bile izinden gittiği sistemin yaratıcılarından biri olarak yeni bir ülkede, yeni bir takımda, yeni bir sistem kurmaya mı çalışıyor? İkincisi daha mantıklı geliyor kulağa ve akla... Ancak benim bu konuda bile farklı düşüncelerim var.
Rijkaard ülkeye ayak bastığında pek çoklarımızın da ağzı kulaklarındaydı. Nihayetinde kendisini kanıtlamaya ihtiyaç duymayan bir isimdi. Barcelona'da yaptıkları hâlâ akıllarda tazeydi. Yapılan transferler ile birlikte beklentiler de arttı. Rijkaard sistemi olmayan Türk futboluna yeni bir sistem getirecekti. Herkesin beklentisi belki de yeni Barcelona'ydı, kim bilir! Üst üste gelen başarısız sonuçlardan sonra Rijkaard'a yöneltilen birtakım eleştiriler sonrasında gördük ki Rijkaard için kimse ağzını açmamalı. Elbette ki hiçbirimiz futbolu ondan daha iyi bilmiyoruz, fakat bu teknik adamın eleştirilmemesi için bir sebep değil ne yazık ki. Çok eleştirilen Skibbe ve Gerets de futbolu bizlerin bildiğinden daha iyi biliyorlardı fakat onlar da eleştiriliyordu. Bir kere ülkemiz futbolunun doğasında var bu. Kimse özünü inkar edemez. Bu yüzdendir bünyemizde bir Alex Ferguson, bir Wenger yetişmiyor...
Rijkaard'ın sistemi konusunda da şüphelerim vardı. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için bu düşüncemi açayım. Şüphelerim Rijkaard üzerine değil, Türk futbolu üzerineydi. Futbol dünyasında belli bir yer edinmiş tüm teknik adamların bir sistemi vardır. Elbette ki Rijkaard'ın da var. Fakat - ve maalesef - Rijkaard'ın çalışdığı ülkenin adı Türkiye. Bu ülkede hiçbir sistemin işlediği görülmemiştir ki herhangi bir futbol sisteminin işlediği görülsün. Türk futbolunun geçmişine baktığımızda kimsenin bir sistem kurmaya çalıştığını göremeyiz. Deneyenler olmadı mı? Oldu. Şimdi neredeler peki? Bu ülkede futbol takımı çalıştırıyorsanız günü kurtarmak zorundasınız. Kimse geleceğinizle ilgilenmez, kimsenin umrunda olmaz. Türk futbolcusunun hiç olmaz. Bir kere alışmamışlar buna... Yani burada sürekli 4-2-3-1 oynayıp, zora düştüğünde bile bundan ödün vermeyen bir adam ayıplanır. Adının Rijkaard olmasının bile bir önemi yoktur. Ben Rijkaard'ın Türkiye'de ve Galatasaray'da belli bir sistem oturtabileceğine inanmıyorum. Başından beri... Başka bir ülkede, başka bir takım olsaydı inanmamam için bir sebep olmazdı. Ancak Rijkaard bu ülkeyi tanımıyor. Bu ülke insanını tanımıyor. Bu ülkenin futbol konusundaki cahilliğini bilmiyor. Hiçbir zaman da bilemeyecek...
Sezon başından beri kamuoyuda yaratılan "bu takım yenilmez" düşüncesi sekteye uğruyor ki, bu iyi bir şey. Dünya üzerinde yenilmez bir takım olmadığını en çok futbolcular öğrenmeli. Taraftar öğrendi zaten. Yıldızlarla maç kazanıldığı günler geçmişte kaldı hiç kuşkusuz. Günümüzde savaşan yıldızlara sahip olmalısınız. Arda bunu çok güzel yerine getiriyordu mesela. Son birkaç haftadır Arda'yı gören beri gelsin. Ne zaman bir röportajını görsem yurt dışına gitmekten bahsediyor. Arda canımız ciğerimiz, kredisi sonsuz ama onu böyle görmeye alışamamışız bir kere. Bu sezonki Galatasaray eleştirilmeyecek gibi bir şey elbette yok.

Hiç yorum yok: