Şimdi Mustafa Denizli diyor ki: "Hedeflediğimizden 4 puan fazla kaybettik. Fakat aradaki puan farkını 9 değil, 6 olarak görüyoruz." Şimdi de kurt hocanın söylediklerini tercüme edelim. Denizli aslında demek istiyor ki: "Biz Beşiktaş'ız... Geçen yılın şampiyonuyuz ve bu sezonun ilk beş haftasında toplam 10 puan kazanmayı hedefliyorduk. Evet, büyük takım olarak biz puan hesabı yapıyoruz. Galatasaray'ın ise İnönü'de zaten kazanacağına ihtimal vermiyorum." Budur herhalde özeti.
Sezonun ilk derbisi dün akşam Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynandı. Sezona fırtına gibi başlayan Galatasaray'ın aksine geçen sezonun çifte kupalı şampiyonu Beşiktaş'ta yeni sezonda işlerin pek de tıkırında olduğu söylenemez. Geride bırakılan dört haftada yalnızca 6 puan almayı başaran Beşiktaş son iki haftayı da gol atamadan geçmişti. Daha sezonun başı olmasına karşın zirvenin 6 puan gerisine düşmüş olması bu derbiyi onlar için çok daha önemli kılıyordu. Kaybedilecek bir maç Beşiktaş'ın sadece zirveden kopması anlamına gelmeyecekti hiç kuşkusuz. Yine de karşılaşmanın milli maç arasından önce oynanması halinde Galatasaray'ın tüm handikaplarına karşın sahadan çok rahat bir galibiyetle ayrılacağını iddia edebilirdim. Fakat son duruma bakınca durumu pek de iç açıcı görmediğimi söyleyebilirdim.
Maç öncesi her iki takımın da artı ve eksilerine bakacak olursak... Bir kere Galatasaraylı oyuncuların neredeyse yüzde 75'i milli takımlara gitmiş ve yine neredeyse tamamı forma şansı bulmuştu. Bu da takımdan 10 günlüğüne ayrı olmaları demekti. Beşiktaş'ta ise durum Galatasaray'da olduğu kadar vahim değildi elbette. A Milli Takım'ın arka arkaya oynadığı Estonya ve Bosna Hersek maçlarında Beşiktaş'tan tek bir oyuncu bile göremediğimiz gibi milli takımlarına giden yabancı oyuncularından forma şansı bulanlar yalnızca Sivok ve Holosko'ydu. Her iki takımı da bu yönleriyle ele alınca Beşiktaş'ın maça fiziken çok daha iyi hazırlanmış olacağı öngörülebilirdi. Takımların mental yapılarını düşünecek olursak eğer Galatasaray'da ligde oynanan dört maçın da kazanılmış oluşunun getireceği rehavet felakete davetiye çıkarabilirdi. Beşiktaş'ın ise kaybetmesi halinde henüz beşinci haftadan liderin 9 puan gerisine düşecek olma düşüncesi vardı. Bu takımı pozitif yönde etkileyebileceği gibi olası bir strese de yol açabilirdi. Terazinin kefelerine göz attığımızda, Galatasaray'ın saha avantajını da eklersek, bir denge görmek mümkündü. Fakat maç öyle olmadı...
Mustafa Denizli karşılaşmaya sürpriz bir kadroyla çıktı. Formsuz ve sakatlıktan yeni çıkmış bir Nihat tek forvet olarak gol arayacak, inişli çıkışlı bir grafik çizen Serdar Özkan'ın gününde olması umulacak, orta alanda Ernst'in yanı Fink yerine Ekrem'e emanet edilecekti. Derbi atmosferine Fransız olan İsmail Köybaşı da Keita'nın karşısında büyük ihtimalle kaybolacaktı.
Frank Rijkaard ise tahmin edilenin dışına çıkmadı. Milli takımdan ancak cuma gecesi dönebilen Elano yedek kulübesindeydi. Hafta ortası milli takımlarında boy gösteren Hakan, Servet, Arda, Baros ve Keita ise kendilerine ilk 11'de yer buldular. Yine A Milli Takım'ın Estonya ile oynadığı maçta sakatlık geçiren Gökhan'ın yerini dolduran isim ise Emre Aşık oldu.
Karşılaşmaya hızlı başlayan taraf Galatasaray oldu. 4'üncü dakika kullanılan köşe vuruşunu Arda arka direğe yolladı, o noktada topa hareketlenen Mustafa Sarp maçın ilk golünü kaydetti. Bunun dışında tam bir orta saha mücadelesi şeklinde geçen ilk yarıda Harry Kewell ile iki önemli pozisyon yakalasak da Avustralyalı çerçeveyi bulamayınca Galatasaray maçı erken koparma fırsatını kullanamamış oldu. Beşiktaş da özellikle Serdar Özkan ile bulduğu pozisyonlardan sonuç alamayınca ilk 45 dakika 1-0 Galatasaray üstünlüğü ile geçilmiş oldu.
İkinci yarıda ise Nihat ve Tabata'nın oyundan alınmasının da yardımıyla topu ayağında daha fazla tutan bir Beşiktaş vardı sahada. Bilhassa Serdar ile çok net pozisyonlar bulan Beşiktaş bunlardan sonuç alamayınca 65'inci dakikada Milan Baros sahne aldı ve farkı ikiye çıkardı. Bu dakikadan sonra iyiden iyiye oyundan düşen Beşiktaş savunmasında boşluklar bırakmaya başladı. Oyuna sonradan dahil olan Elano 83'üncü dakikada sağ kanattan hareketlendi ve sol taraftan ceza sahasına girmekte olan Kewell'i uzun bir pasla gördü.Oz Büyücüsü topu sektirmeden penaltı noktasında bekleyen Baros'a gönderdi. Baros da kaleye..: 3-0.
Sezon başından bu yana Galatasaray'ın büyük maçlardaki performansını merak ediyorduk. Beşiktaş maçı bu yönüyle de önem arz ediyordu. Milli maçların da getirdiği yorgunlukla beraber Galatasaray çok da iyi bir oyun ortaya koymadı. Ancak bu bile Galatasaray'ın Beşiktaş'ı üç gol farkla yenmesine engel olamadı. Galatasaray artık yürümüyor... Adımlar hızlandı.
Yapı dediğimiz hadisenin, Galatasaray'ın mevcut kalitesi olduğunu
söylemiştim
-
Galatasaray'ın yerel rekabette rakipleriyle arasındaki fark bu. Ligde bu 2
takımı yendik ayrı da, sürekli Avrupa'dan bahsediliyor ya, tablo bu. "Yapı"
d...
1 gün önce
2 yorum:
Sormalı bakalım o duruşa kaç vuruş.
Teşekkürler Güzel yorum olmuş ;)
Yorum Gönder