17 Haziran 2009 Çarşamba

Yaprak Dökümü #2 - Servet Çetin

İki buçuk sene boyunca kesintisiz futbol oynamak kolay değildir. Dünyada ender futbolcu ulaşabilir bu seviyeye. Bir tanesi Chelsea kaptanlarından Lampard mesela. Kesintisiz 150 maç çıkarmışlığı vardır İngiliz oyuncunun. Ne mutlu bize ki benzer yapıdaki oyunculardan biri de bu topraklardan çıktı. Servet Çetin'den bahsediyoruz tabii, gün gibi aşikar bu. Fenerbahçe'den koptuğu ve Sivasspor'a imza attığı günden geride bıraktığımız şubat ayına kadar kesintisiz ve sakat sakat oynamak her futbolcunun başarabileceği bir şey değildir. Üstelik Servet bir savunma oyuncusu olarak, futbolun en sert oynandığı mevkide başardı bunu. Üzerindeki formanın büyüklüğüne ya da küçüklüğüne önem vermeden, elinden gelenin en iyisini verdi o hep. Türk futbolunun en çok tartışılan isimlerinden biriyken, her sene performansının üzerine öyle bir koydu ki şimdi Türk Milli Takımı'nda tandemi oluşturan ikiliden biri olmadığı zaman avuçlarımızı açıyoruz gökyüzüne.
Kartalspor'da başladı, İzmir efsanesi Göztepe ile devam etti yoluna. İzmir'den bir başka Ege temsilcisi Denizlispor ile anlaştı. Horozlar'ın UEFA Kupası'nda 4.tura kadar çıktıkları unutulmaz sezonda takımın sembollerinden biriydi. Dikkatleri üzerine çekmişti bir kere... Sonraki durağı Fenerbahçe'de sergileyeceği performans merakla bekleniyordu. Büyük takımı kaldırabilecek miydi? Nitekim meşhur AC Milan maçında Fenerbahçe 5-0 mağlup olurken yenilen tüm gollerin faturası Servet'e çıktı. Servet Sivas'ın yollarını tuttu. Sivasspor'da 1 sene geçirdikten sonra 450 bin EURO karşılığında Galatasaray ile anlaştı. İmzalar atıldığında kulüp içinde Servet'i istemeyen çoktu. Öyle ki Ali Sami Yen tribünlerinde "Servet İstemiyoruz, Şampiyonluk İstiyoruz" pankartı açanlara bile rastlayabiliyordunuz. Servet'in Galatasaray'a gelişi en iyimser Galatasaraylı için bile kocaman bir muammaydı. Fakat geçen günler kanıtlıyordu ki Servet bir anda şampiyonluğa koşan Galatasaray'ın en önemli ismi olmuştu. Lincoln, Arda, Mehmet Topal, Hakan Şükür adeta ikinci plana atılmıştı Servet karşısında. Sezon sonunda ulaşılan şampiyonluğun ardından başkan Adnan Polat "Bu şampiyonlukta Servet'in yeri apayrıdır" diyerek aslında noktayı olması gereken yere önemle koymuştu.
Ülkede hâlâ yığınla beğenemeyen varken, Servet bir anda Avrupa kulüplerinin ilgisini çekmeye başlamıştı. Öyle ki eski dost Eric Gerets geride bıraktığımız sezonun devre arasında Servet'i takımı Marsilya'ya getirmek için çok çaba sarf etti. Meira'nın Rusya'ya gitmesinin ardından bu transfer yattı. Lig bitti ve Marsilya'dan ayrılan Gerets'in belki de en büyük referansı olarak Servet Çetin Fransız ekibinin yolunu tuttu. Hiç beklemediğimi söylesem son derece samimi olmuş olurum sanırım. Hani Arda'nın ya da Mehmet Topal'ın gitmesini bekleyebilirdim ama Servet ismi aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Garip bir ruh hâli içerisindeyim şu an, bu gayet net. Taraftarlar bayrak adam ister. Kulübün bünyesinde yetişmiş, ısrarla o takımın taraftarı olduğunu belirtmiş isimleri takımında görmek ister. Haklıdırlar da! Servet Çetin ise her fırsatta tuttuğu bir takım olmadığını, para için oynadığını ama formayı bir defa sırtına geçirdiğinde o forma için yapamayacağı hiçbir şey olmadığını defalarca yineledi. Bu Denizlispor'da iken de, Fenerbahçe'de iken de böyleydi; Galatasaray'da iken de değişmedi. Marsilya'da da farklı olmayacaktır. Fakat tüm bunlara karşın Galatasaray'da tarak kemiği kırılana kadar kesintisiz oynadığı bir buçuk sezon boyunca taraftarın sevgilisi olmayı başardı Servet. Sırf bu özelliği itibariyle bile dünya futbolunda tek olma ihtimali yüksek bizim Ayıboğan'ın. Sadece iki sezon oynadığı takımda efsane olabilen kaç tane futbolcu vardır ki neticede?
Hoşçakal Ayıboğan Servet. Her zaman yaptığın gibi tak kulaklarını, çal türkülerini, kapa kulaklarını milletin safsatalarına. En iyi yaptığın şeyi yap, futbolunu oyna. Hiç kimse olmasa, Galatasaray taraftarı arkandadır. Bunu unutma!

1 yorum:

Vale dedi ki...

Merhabalar,

'Servet istemiyoruz şampiyonluk istiyoruz' pankartıyla ilgili yorumumu

http://mayislar.blogspot.com/2009/06/2008-2009-sezonunun-ardndan-karne.html

haberine de yazmıştım. Buraya da açıklama gereği duyuyorum ve izninle ordaki yazımı buraya da taşıyorum:

'Servet istemiyoruz şampiyonluk istiyoruz' pankartı bana ait ve o pankartı 2005-2006 sezonunda Trabzon maçında açtım.

Servet'in Denizlispor'da oynadığı dönemler transfer edilmesini çok istiyordum, hatta Kartalspor'da oynadığı dönemlerden tanıyordum kendisini ancak fenerbahçeye transfer olmuştu ve fenerbahçe performansını hepimiz biliyorduk. Sivas'ta yakaladığı performans eski günlerini anımsatmıştı ama ne var ki Denizli'de ve Sivas'ta başarılı olup, fenerbahçede başarısız olması tabir-i caizse -küçük takımların büyük oyuncusu- olabileceğinin sinyallerini veriyordu.

Kaldı ki bu düşünce sadece bana ait değildi, çoğu insanın düşüncesi bu yöndeydi ve hatırladığım kadarıyla o pankartı açmamdan önce medyada da yer almıştı, Servet'in taraftarlar tarafından istenmediği ve kulübe fax/e-mailler gönderildiği.

Kendisinin Galatasarayımıza transfer olduktan sonraki performansını anlatmaya gerek yok. Mükemmel işler çıkarttı, geçen sezon kazanılan şampiyonluktaki aslan paylarından birisi de Servet'e ait. Kendisi sahada aslanlar gibi mücadele ederken, tribünde gırtlağım patlayasıya kadar kendisine tezahurat eden de bendim.

Geçtiğimiz yaz kendisine ulaşmaya çalıştım. Sebebi ise; açtığım pankarttan dolayı kendisine olan kocaman bir özür borcuydu. Amacıma kısmen ulaştım sayılırım. Bizzat görüşmesem de, kendisine 'özür ve teşekkür' mesajımı gönderdim görüştüğü insanlardan. Ve o pankartı açmış birisi olarak son günlerde ortada olan Marsilya'ya transferi olayını hiç ama hiç istemiyorum. Medyada yazılıp çizildiğine göre transfer kesin olacak ancak içimde bir umut var gitmeyeceği yönünde ve inşallah takımda kalır.

Biraz uzun yazmış olabilirim kusura bakma ama yazını okuyunca açıklama gereği duydum bunu.

Saygılar