16 Eylül 2008 Salı

Galatasaray: 1 - Antalyaspor: 1

Bir tarafta memleketinizin takımı, diğer tarafta gönlünüzü kaptırdığınız takım olunca haliyle biraz garip geçiyor maç. Sonuna dek Galatasaraylı idik, o ayrı. Heyecan deseniz, haddinden fazla… Eee, kolay değil koca bir yazın ardından sevgili ile ilk defa mabette buluşacak olmak, bu yüzden tatili biraz da olsa erken noktalamak… Yine de insan biraz tat tuz istemiyor değil. Yol yorgunluğunun üzerine biraz da sinir biniyor en nihayetinde. Sonra “Biz demiştik”i tekrarlıyor açılıp kapanan dudaklarımız… Kewell ve Arda bir arada oynar mı? Oynamazdı. Oynayamıyorlar da… Birini kazanırken birini kaybedeceksin, o olacak. Peki iki uzun stoperle maça başlanır mı? Neden başlanmasın? Ancak başlanmazsa daha bir güzel olur sanki… Bir takım kendi evindeki maçlarda bile neden sıradan rakibine karşı baskı kuramaz? Taraftar “Cehennem”in yok oluşuna niye göz göre göre izin verir? Sağ bekte bir uğursuzluk mu vardır? Vesselam oraya geçenin ya ayağına bir şey oluyor ya da kafası yarılıyor… Hepsinden de ötesi var… Galatasaray şu haliyle Bellinzona karşısında ikinci bir Tromso vakasıyla karşı karşıya gelir mi?

Hiç yorum yok: