23 Aralık 2006 Cumartesi

Galatasaraylılık

Bir tarafta hakem kararları sürekli lehine işleyen, elle oynamalarına; hatta elle gol atmalarına dahi ses çıkarılmayan, futbolcuları para içinde yüzen, milyon dolarlara satın alınmalarına rağmen top oynamaktan başka herşeyi yapan futbolculara sahip olan ve böylesine rahat şartlar altında şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe; diğer tarafta ise hakem kararları daima alehine işleyen, puan bırakması için üzerinde her türlü oyun oynanan, penaltıları çalınmayan, futbolcularına aylardır para ödeyemeyen, bu durumda bile taraftarını maddi ve manevi yanında hisseden, dünya üzerinde belki de hiçbir kulüpte görülemeyecek birlik, beraberlik, dayanışma, inanç ve en önemlisi “ruha” sahip olan Galatasaray. İşte bu Galatasaray böylesine “adil” şartlar altında ligde zirveyi kovalıyor ya da şu sıralar sadece kovalamasına izin veriliyor.
Bu noktada hukuktaki o meşhur adalet terazisini hatırlatmak gerekiyor. Bu terazide ağır basan taraf daima Galatasaray. Nasıl mı? Sadece beş harften oluşan bir yapım eki sayesinde. Ek deyip geçmeyelim. Dünya üzerinde adının sonuna “lılık” ekini alan Galatasaray’dan başka bir takım var mıdır, bunu düşünelim. Peki nedir bu “Galatasaraylılık”? Aslında Galatasaray’ı böylesine olumsuz şartlar altında hâlâ yarışta tutan ve zirvenin en büyük adayı yapan ruh “Galatasaraylılık”ın tanımlarından sadece biridir. Galatasaraylılık kavramını ayrıntılarıyla her Galatasaraylı’nın bildiğinden adım gibi eminim. Ancak ülkemizde, özellikle futbolun futbol olmaktan çıktığı şu zamanlarda, bu kavramı bilmeyenler ya da bilmek istemeyenler var. Onlara bir iyilik yapmak istiyorum. Aslında haddime mi bilmiyorum ama bir nevi ders vermek istiyorum. Galatasaraylılık’ı örneklerle açıklama gereği duyuyorum.
Galatasaraylılık, bir yazıda da geçtiği gibi, 14 yıl şampiyonluk göremediği halde Galatasaraylı’nın takımından vazgeçmemesidir. Galatasaraylılık forması uğruna savaşmaktır. Galatasaraylılık arması uğruna savaşmaktır. Galatasaraylılık her türlü oyuna rağmen yarışa sonuna kadar devam etmektir. Galatasaraylılık kulüp mali açıdan zor durumda bile olsa, taraftarının karınca kararınca kulübüne “destek” olmasıdır. Galatasaraylılık yaşanan herhangi bir puan kaybından sonra teknik direktörün çıkıp bütün suçu kendi üzerine almasıdır. Parasız kalmasına rağmen “on bir aslan adam”ın sahada üç puan için savaşması da Galatasaraylılık’tır. Ali Sami Yen’de omuz omuza girmek Galatasaraylılık’tır. Ülkesi için kimsenin yapamadığını yapmak, dünyaya Türk ismini duyurmak Galatasaraylılık’tır. Geçmişi ile övünmek ama aynı zamanda gelecek için daima arayış içinde olmak da Galatasaraylılık’ın bir tanımıdır. Ve daha niceleri... Anlamak isteyen buradan anlar teraziyi eşitlemek için hangi özelliklere sahip olunması gerektiğini.
Yukarıda belirtilenler birşeyi değiştirecek mi, bilinmez. Yapılanlar ilk değildi, son da olmayacak belki. Dünya döndükçe ve futbol yeşil zeminler üzerinde olduğundan çok kapalı kapılar ardında oynandıkça, bu gidişata dur demek de kolay olmayacak. Ancak yine aynı gezegenin bir yerlerinde adaleti sağlamak için savaşanlar, adaletin birgün geri geleceğine inananlar da bulunacak. Bunlardan biri de Galatasaray olacak. İşte bu yüzden Galatasaraylılar’ın Galatasaraylılıkları ile gurur duymaları için bir neden daha var. Galatasaraylılar inançla, azimle, Galatasaray ruhu ile Galatasaraylılıkları’ndan ödün vermeden o günü bekleyecek, şartlar ne olursa olsun. Ve sonra gurur duyacaklar bir kez daha; böylesine yürekli, böylesine onurlu ve böylesine büyük bir camianın içinde oldukları için. Ey mevcut adaleti sağlayanlar son sözüm size: Siz bunun adına ne derseniz deyin, Biz Galatasaraylılık diyoruz.

Hiç yorum yok: