Football Manager oynarken sinirimi bozan tek bir şey vardır. Harika bir altyapı kurarsınız. Öyle ki artık transfere para harcamaz hale gelmişsinizdir ve finansınız tavan yapmıştır. Sorun ise şudur: Siz ne kadar kaliteli bir takım kurarsanız kurun ligin alt sıralarında sürünen takımlara bir türlü diş geçiremezsiniz. En azından kendi adıma durum bundan ibaret. Büyük maçları sürekli kazanırım. Fakat iş ligin dibine demir atmış takımlara gelince değişiverir birden. Maç öncesi takımların sahaya dizilişlerine göz attığımda rakip takımı 10 kişi ile kendi yarı sahasında görürsem aniden tüylerim ürperiverir, tansiyonum düşer. En nihayetinde de korktuğum başıma gelir. Tek kale oynanan bir maçtan büyük bir ihtimalle galibiyet çıkaramam. Sonrası iyilik, güzellik... Değil aslında!
Galatasaray UEFA Avrupa Ligi playoff turu için Estonya temsilcisi Levadia Tallinn ile eşleşdiğinde bir tedirginlik hali almıştı beni. Adamların liginin yarılanmış olması falan beni pek enterese etmiyordu (bkz: enterese etmek) aslında. Endişemin sebebi ilk maçın İstanbul'da oynanacak olmasıydı. Kapanarak istediğini elde edebilecek bir ekibin rövanşta başa bela olmasını kim isterdi ki?
Dün geceki maçın ilk dakikalarında yanılmayacağımı düşündüm. Ceza sahasının önüne Estonya Seddi kuran ve topun peşinde deli danalar gibi koşan adamları görünce baş salladım biraz. Neyse ki önümden yükselen "Yorulacaklar nasıl olsa" nidası yüreğime su serpti.
Denizlispor maçında savunmada görev alan isimlerden yerlerini ideal dörtlüye bırakmıştı. Ah o ideal dörtlü arasında Uğur Uçar olsaydı... Gökhan'ı kesmek için ise açığını aramaya devam ediyorum. Yakında bulacağım umarım.
İleride ise Arda, Ayhan, Mustafa, Keita, Baros ve Aydın'dan oluşan ofansif kuvvet gol arayacaktı. Özellikle Aydın için önemi büyüktü bu maçın. Son günlerde gündemden düşmeyen takasta kullanılacağı iddiası üzerinde moralinin düşük olacağı tahmin ediliyordu zaten. Merak edilen bunun performansına olan yansımasıydı. Açık olmak gerekirse iyi değildi Aydın. Hakkındaki düşüncemi üzülerek belirtmem gerekirse elindeki son şansı iyi kullanamadı. Takımdan ayrılırsa şaşırmamak gerek. Neden böyle oldu bu çocuk, hâlâ akıl sır erdiremiyorum.
Maça dönersek... Kapalı savunmanın üzerine Keita'nın koridor yaptığı sağ kanattan gitmeye çalışan bir Galatasaray izledik ilk 15 dakika boyunca. Rakibi dağıtmak için erken bir gol gerekiyordu, 20'nci dakikada Fildişili oyuncu sahneye çıktı ve taklasını attı. Tam ilk yarı bitiyor derken, 44'üncü dakikada, kaleye yaklaşık 30 metrelik bir mesafede kazanılan serbest vuruşta sahneye yine Keita çıktı. Yerden sert ve düzgün bir vuruş yaparak farkı ikiye çıkardı. Sabri o topa dokunup durdurmasaydı gol olur muydu acaba?
İkinci yarı ise maç öncesi endişelerimi beyhude çıkaracak cinstendi. 56'da penaltıdan Baros, 78'de Kewell ve 88'de Leitan'ın kendi kalesine gönderdiği topla sahne alınca Galatasaray ilk maçtan 5-0'lık skorla ayrılıp işi futbol tanrısının adaletine bırakmadı.
Ayrıca parantez açılması gereken birkaç isim var. Bunlardan ilk Mustafa Sarp diyebilirim. Sürekli tekrar ediyorum ama etmezsem haksızlık yapmış gibi hissedeceğim. Galatasaray'ın belki de en faydalı transferi olacak bu adam. Transferi gerçekleştiği günlerde "iyi bir yedek olacağını" düşünürken, bugün itibariyle artık yerini garanti görüyorum. Mehmet Topal ve Ayhan da ikinci adam olarak rekabet edecekler gibi görünüyor.
Milan Baros... Bu adam gol sıkıntısı çektikçe benim yüreğim eziliyor. En sonunda, penaltıdan da olsa, golünü attı. O da rahatladı, biz de...
Galatasaray bu sezon oynadığı 7 resmi maçta 6 galibiyet ve 1 beraberlik elde etti. Kurulan kadro ve zayıf rakiplere karşı elde edilen farklı galibiyetler birçok Galatasaraylı'yı şimdiden havaya soktu. Yine de temkinli olmak daha iyi sanki. Çok çabuk havaya girmek, bazı şeyleri erkenden yüceltmek pek doğru gelmiyor bana. Geçmişte örneği az değildi. Çöküş hızlı geliyor sonra ve ortalık hazımsız kaynıyor. Beşinci hafta oynanacak Beşiktaş maçını - futbol bakımından - ölçü kabul edebiliriz belki.
Unutmadan... Football Manager'de kapanan takımları nasıl açabileceğim konusunda yardımcı olabilecek birine kapılarım her daim açık.
Dybala gibi yıldız isim kovalanacağına, Arias gibi asker profiller daha
doğru
-
Jhon Arias ismi, yaz dönemi gündemde ciddi yer tuttu. Ağustos ayı boyunca
bu isi konuştuk ve transferin son günlerine doğru da bitti gözüyle
bakılıyordu...
5 saat önce
2 yorum:
Bence Gökhan'ın açığını arama şimdilik :)
kapalı takımlara karşı FM'de 4-2-4'ü tavsiye ederim sana. defans beklerinin oklarını ileri çıkar yada sistemi 2-2(wingBackler)-2-4 kurgusunun ütüne kur.
Hımm, evet gayet makul görünüyor :) En kısa zamanda sonuçlarını paylaşmak dileğimle :)
Yorum Gönder