21 Aralık 2008 Pazar

Galatasaray: 4 - Beşiktaş: 2

Çok değil, bundan sadece 4-5 sene öncesine kadar Galatasaray ile Beşiktaş'ı karşı karşıya getirecek maçlar taraftarlar arasında günler önceden konuşulmaya, tartışılmaya başlanırdı. İddialara girilir, maç saatinde bulunulacak ve kadehlerin her iki takımın şerefine kaldırılacağı mekan konuşulurdu. Adı üzerindeydi aslında, derbi diye çağırıyorduk biz bunu. Ülkenin en büyük üç camiasından ikisinin futbol takımları karşı karşıya gelecekti ve tüm bu saydıklarım haliyle son derece normaldi. Başka bir şey beklenemezdi. Fakat geldiğimiz noktada görüyoruz ki işler hiç de eskisi gibi değil artık... Fenerbahçeli arkadaşlarımızla yaptığımız gibi günler öncesinden Beşiktaşlı arkadaşlarımızla önümüzdeki maçın muhabbetini yapamıyoruz mesela. Çünkü hangi arkadaşımın kapısını çalsam bir iskenderine dahi iddiaya girecek kadar güvenmiyorlar takımlarına. Tüm bunları geçtim, yenilgiyi kabullenmişliğin getirdiği muhabbeti defetme huyları var artık. Bunda suç kimde peki? Eğer ki Ali Sami Yen Stadyumu'na konuk olarak gelmiş ezeli rakibimizin taraftarları ile beraber "Kartal Gol Gol Gol"ü karşılıklı olarak söylüyorsak ve onlar da bunu metanetle karşılayabiliyorlarsa, hayır, suç kesinlikle onlarda değil; onları bu konuma getirende.
Renkdaşlarımın tamamının hissettiklerini bilecek durumda değilim fakat ben ve etrafımdaki Galatasaraylılar'ın tam olarak hissettikleri bu. Galatasaray ve Beşiktaş mücadelesi... Kâğıt üzerinde derbi... Peki ya hissettirdikleri... Bu yazıyı okuma fırsatı bulacak Beşiktaşlılar belki bana kızacak, belki de yazacakları yorumlarda işi hakarete kadar getirecekler ama ben artık bu maçlarda eski heyecanı göremiyorum. Hafta başından bu yana taraftarı olduğum takımın maçtan son derece rahat bir galibiyetle ayrılacağını biliyordum. Belki de ilk defa bir derbi karşılaşmasını ellerimi kavuşturarak, çenemi yormadan takip ettim. Sanmayın ki bununla memnunum! Maçtan sonra Beşiktaşlı arkadaşlarınıza "Az kaldı BEŞiktaş oluyordunuz" yerine "Her şeye rağmen tebrikler. Güzel maç oldu" mesajını atmışsanız eğer, sanırım halimden en iyi siz anlarsınız.
Maça gelince... Beşiktaş savunması ve Beşiktaş takım kaptanı Matias Delgado maç boyunca işimizi kolay kılan etkenler oldu. Her iki tarafın savunması birer çürük yumurtayı andırıyordu aslında, çarpışacaklar ve kırılan taraf kaderine razı olacaktı. Galatasaray gibi Beşiktaş da hücum gücünün kalitesi sayesinde maçlar kazanıyordu. Fakat şeytanın gizli olduğu ayrıntı söylüyordu ki son haftalarda Galatasaray cephesi formdayken, Beşiktaş cephesi yerinde sayıyordu. Ve fakat maçın bol gollü geçeceği belliydi ki zaten ilk 15 dakika sonunda İddaa'da üst oynayanlar ellerini enselerinde kavuşturmuşlar, sırtlarını da koltuğun en rahat köşesine dayamışlardı.
Michael Skibbe, Galatasaray'da sakatların da düzelmesiyle birlikte bir taktik değişikliğe gitmeye hazırlanıyor belli ki. Görünen o ki takımın yeni sistemi 3-5-2 olacak. Bunun savunma yönünü oturtabildiğimiz takdirde Galatasaray'ın önünde durabilecek bir rakip yok gibi görünüyor. Hakan Balta, Servet Çetin ve Fernando Meira ile kurulan üçlü stoper ve rakip hücumlarında bek görevi üstlenecek olan Barış ve Arda... Kalemizde iki gol görmüş olmamıza karşın özellikle Arda bugün bu görevi çok iyi üstlendi. Hem savunmada yapması gereken her şeyi yaptı hem de takımın hücumda sonuca gitmesine yardımcı oldu. Barış'ın ise ilk yarıda savunmaya dönmekte, ikinci yarıda da hücuma destek vermekte zorluk çektiğini gördük. Birini yaparsa ötekinden vazgeçmek zorunda kaldı diyelim. Her ne kadar yetenek olarak Barış'tan daha yoksun olsa da kondisyon olarak Sabri'nin bu anlamda daha başarılı olacağını düşünüyorum.
İleride ise bildiğiniz gibiydik. Bereket versin ki sahnede Kewell yoktu. Onun da olması durumunda olacakları tahmin edemiyorum. Arda-Lincoln ve Baros üçlüsü resitallerine devam ediyorlar. Her biri kesinlikle ayrı birer övgüyü hak ediyor. Özellikle Arda Turan, kanımca, bu sezonki en etkili oyununu ortaya koydu Beşiktaş karşısında ve yine benim şahsi fikrimce sahanın en iyisiydi. Arda dışında tabii ki bir de Lincoln etkeni var. Son zamanlarda her maç yazımda kendisine ısrarla değiniyorum, çünkü sergilediği futbolla gözlerimizin pasını siliyor ve bunu sonuna kadar da hak ediyor. Bu sezon Turkcell Süper Lig'de Gaziantepsporlu Tabata ile birlikte sanırım adından en çok söz ettiren yabancı futbolcu Lincoln. Ortaya koyduğu futbolla Fenerbahçeli Alex'in sene sonundaki akıbetini şimdiden tartışmaya açan, Beşiktaş'ın on numarası Matias Delgado'nun taraftarın hedefi olmasına neden olan isimdir ayrıca. Bu sezon Galatasaray bu denli skorer ise bunun en önemli sebebidir takımın on numarası.
Takımın en uç elemanı olan Milan Baros da gollerini sıralamaya devam ediyor. Kendisi Beşiktaş karşısında yapmış olduğu hat-trick ile birlikte son 5 resmi maçta rakip filelere tam 10 gol bırakmış oldu. Ayrıca Baros ligdeki gol sayısını da 14 çıkarıp gol krallığı yarışında en yakın rakibi Mehmet Yıldız'ın üç gol önüne geçti. Kendisi bu hızla giderse, ya da daha doğru bir tabirle Cassio Lincoln kendisini böyle beslemeye devam ederse, mümkündür Galatasaray Arif Erdem'den sonra ilk defa bir gol kralı çıkaracaktır. Baros'un Lincoln ile Ümit ya da Nonda'nın anlaştığından çok daha fazla anlaştığını da belirtmek gerekiyor. Kendisinin Galatasaray'da kariyerinin en iyi istatistiğini yakalamış olduğunu da ekleyip pası maçın hakemi Cüneyt Çakır'a atalım.
Herkesin kısmen hakem olduğu ve hakemlerin her maç sonrası cinsiyetinin sorgulandığı Türkiye'de ister inanın ister inanmayın ama Cüneyt Çakır çok başarılı bir maç yönetmiştir. Önce Galatasaray'ın Servet ile bulduğu ilk goldeki "Olmayan faul"ü olması gerektiği gibi geçiştirmiş, ardından Beşiktaş'ın bulduğu beraberlik golünden bir dakika sonra baskı altında kalmayarak Galatasaray'ın bariz penaltısını vermiştir. Matias Delgado'nun tabanına sarı kartı çıkartmayı bildiği gibi aynı oyuncunun "kart istemesini" de es geçmemiştir. Yine, Beşiktaş savunmasının Cassio Lincoln'ü durdurabileceği tek yol olan yaka paça indirme işlemini ceza sahası içinde gerçekleştirmesine de seyirci kalmamış ve ikinci kez beyaz noktayı işaret etmiştir. Tüm bunları Beşiktaşlılar'ın da onaylamasına rağmen maç sonunda yine günah keçisi ilân edilmiştir. Bu ülkede hakemler maçlara daima 1-0 yenik başlarlar ve bu güne kadar bu skoru lehlerine çevirdikleri ne yazık ki görülmemiştir.
Galatasaray bir hafta erken sona eren Süper Lig'in ilk yarısını 33 puan ile lider Sivasspor'un 1 puan gerisinde üçüncü sırada tamamladı. Ligin ikinci yarısını 17'nci hafta maçında Sivasspor karşısında açacağız. Belki de liderliği alacağımız ve bir daha bırakmayacağımız hafta demeliydim...

4 yorum:

carlito dedi ki...

Hocam bir Beşiktaşlı olarak ilk paragrafta yazdıklarına kısmen katılıyorum, yazdıklarıma Bjkliler kızabilirsin demişsin ama bunda kızacakbişey yok, bunlar gerçek son 5 yılda Y.D.yönetiminde malesef çok şey kaybettik, takımda büyük takım oyuncusu diyebileceğim 3 oyuuncu bile yok, yöneticiler desen bakkal idare edemezler, durumumuz vahim ancak ayağa kalkmamız da hızlı olacak, yeter ki şu Y.D.den kurtulalım...

Saygılar...

Anıl dedi ki...

carlito

Öncelikle hoşgeldiniz. Bir Beşiktaşlı olarak böyle düşünmeniz beni mutlu etti. Fakat ben yine de belirtmeliyim ki bu yazıyı son derece samimi duygularla yazdım. Kesinlikle kimseyi küçük düşürmek gibi bir niyetim yoktu. İnanır mısın bilmiyorum ama Beşiktaş'ın içinde bulunduğu durum en az sizler kadar üzüyor beni. Söz konusu takım Fenerbahçe de olsa durum benden yana değişmezdi. Çünkü bu tip müsabakaların tadı bu şekilde çıkıyor mu zaten? Ben maçtan sonra gidip Beşiktaşlı arkadaşlarıma takılamayacaksam, üstelik bunun yerine sanki suç işlemişiz gibi onları teselli etme yolunu seçeceksem, bu beni üzer.
Her zaman söylerim... Beşiktaş tarihiyle, taraftarıyla, camiasıyla bunları yaşamayı hak etmiyor. Umarım senin de belirttiğin gibi Beşiktaş'ın doğrulması fazla zaman almaz.

Saygılar...

Cthulhu dedi ki...

Ya bu üçlü savunma, Arda'nın yardımı mevzusuna ben biraz takıldım ya. Arda yediğimiz golde Servet & Meira ofsayt taktiği ile ileriye çıkarken Delgado'yu takibi bırakmadığından ofsaytı bozmuştur ve golü yedirmiştir. Aynı maçta bir hücüm oyuncusu Holosko'nun da penaltı yaptığını düşünürsek, ofansif (bu derece ofansif) futbolculardan defansa yardımlı oynamasını istemek genelde risklidir.

Ha kayarak aldığı güzel toplar falan vardır Arda'nın ama dediğim gibi, o işi yapacak adam Arda olmamalıdır. Zaten efor sarfederek adam geçen bir futbolcu olduğundan geriye bu sıklıkla döndüğü maçlarda her zaman dünkü maçtaki gibi oynaması da beklenemez.

Böyle bir sıkıntım vardı paylaşayim dedim.

Futbol konuşalım lütfen, futbol. Hakem falan bizi ilgilendirmesin artık.

Ancak, Beşiktaş kulübünün kötü yönetimini bütün taraftarlar söylüyor. Ben de maçtan sonra en sevdiğim Beşiktaş'lı kardeşimi arayıp, canın saolsun kardeş dedim, Delgado atılmayabilirdi dedim, gönlünü yapmaya çalıştım.

O da problemin takımda olmadığını biliyor çünkü.

Juan y Fer dedi ki...

Hello,
great win with an excellent Lincoln!
Regards,
http://saqueneutral.blogspot.com/
(a blog about sport in English and Español)