13 Ocak 2008 Pazar

Çaykur Rizespor: 2 - Galatasaray: 5

Öyle bir takımın taraftarıyız ki her an kanser olmaya meyilliyiz. Taraftarı olduğumuz takımın dünü ve bugünü çok karışık. Hani derler ya "bugünün geleceği dünden bellidir" diye. Galatasaray yıktı, yok etti kuralı. Bizim dünümüz bugünümüze uymuyor. Daha 3-4 gün öncesine kadar üst üste 5 pas yapamayan, kaleye şut atamayan, savunmada aksayan Galatasaray dün Rize'de üst üste 10 pas da yaptı, kaleye sayısız şut da attı... Defans yine aksadı. Eee, her şey kusursuz olamaz, değil mi?
Pek umutla başlamadık maça. Ancak "Ne de olsa bu takım Galatasaray. 5-0 da alabilir, yenile de bilir" dedik. Sonuçta 5-0 olmadı ama yaklaştık o skora. Bizim maçımızdan birkaç saat evvel tamamlanan maçta Beşiktaş son saniye golüyle galip gelince iyiden iyiye nefesini ensemizde hissettirdi. Ancak bizim Beşiktaş yaklaştığı için değil, zirveden düştüğümüz için kazanmamız gerekiyordu. Futbolcular da bunun bilincindeydi. Şayet maçın ilk düdüğü çaldığı andan itibaren bunu hissediyorduk.
Ne yaptığı belli olmayan teknik direktörümüz Feldkamp maça kalede Orkun; savunmada Uğur, Servet, Bouzid, Volkan; orta alanda Hakan Balta, Barış, Arda, Mehmet Topal; ileri ikilide de Hakan Şükür ve Nonda ile başladı. Takımdaki eksikleri de düşünürsek bir kişi hariç çıkarılabilecek en iyi ilk onbirdi bu, ona lafım yok. Lafım, dediğim gibi, o "bir kişi"ye. Kim mi o "bir kişi"? Ismael Bouzid! Emre gibi bir alternatifi varken bizi 10, rakibi 12 kişi oynatan bu adama daha sonra değineceğim.
Galatasarayımıza sihirli bir değnek dokunmuş olmalıydı. Çünkü maçın başlamasıyla birlikte takım bu maçta iyi oynayacağının sinyallerini vermişti. Zira ilk dakikalarda kaleye ardı ardına şut yağdırmaya başladık. 5.dakikada sağ köşe gönderinden korner kazandık. Umudumuz yoktu. Çünkü Galatasaray gol atacaksa bunun kornerden olmayacağını çok iyi biliyorduk biz. Ama az önce de dedim ya takım dün herkesi şaşırtmak için sahadaydı. Volkan kesti, Nonda vurdu, takım maçın henüz başında deplasmanda bir farkla öne geçti. Sonrasında da oyunun kontrolü bizdeydi. Üst üste girdiğimiz net pozisyonlardan elimiz boş dönünce "Ulan inşallah aramayız" görüşünde birleştik. Skor tabelası 27'nci dakikayı işaret ettiğinde Bouzid çıktı sahneye. Maçın başından beri sahada görülmemiş olmasına sinirlenmiş olmalı ki alakasız bir pozisyonda ceza yayındaki rakibi biçti. Üstelik topu o bölgeden rahatça çıkarabilecek adamlarımız da varken... Ardından topun başına eski futbolcumuz Altan geçti. Kendisinin usta ayağı kalecimiz Orkun'un hatalı duruşuyla birleşince mükemmel bir gol gördük kalemizde. O an oturduğumuz sandalyeyi kırmamız işten bile değildi. Neden iyi oynadığımız maçlar bu noktaya gelmeliydi ki? Yetmemiş miydi Bordeaux maçında yaşadıklarımız? Takımın oyununun bozulacağından şüphelenmiştik ki golden sonra gaza gelen ve deli gibi saldıran Rizespor'un havasını 42'nci dakikada yine kornerden gelen bir topla söndürdük. Kornerden gelen topa arka direkte maçın en iyilerinde olan Servet kafayı çaktı: 1-2. Golden 3 dakika sonra ise Nonda bir kez daha sahne aldı ve "Soyunma odasına 3-1 önde gidiyoruz uleeen!" dedi.
İlk yarıda rakibi sürklase eden takımımız ikinci yarıda da boş durmadı. Önce Arda attı. Sonra Hakan kaçırdı. Sonra Nonda attı. Ardından Hakan yine kaçırdı. Maç boyunca çok üstün bir futbol ortaya koyan, rakip kaleye 25'e yakın şut gönderen takımız karşılaşmadan 5-2 galip ayrıldı. Evet, sonradan bir gol daha yedik. Unutmuşum, lâkin olur öyle.
Yazmak için bu geceyi bekledim. Gündüz Sivasspor kendi evinde Trabzonspor'u 2-0 ile geçti. İstanbul Büyükşehir Belediyespor da Fenerbahçe deplasmanından şanssız bir şekilde 2-2'lik beraberlikle ayrıldı. Bu sonuçlarla 18.haftayı Sivasspor 40 puanla zirvede kapatırken, Galatasarayımız 39 puanla ikinci sıraya yükselmiş oldu.

Hiç yorum yok: